Nadin Krallığı / Terya Toprakları
Anya'nın Terya'da ki hayatı beklediğinden güzel gidiyordu. Prens Tesaris,ona soğuk davransa da gözlemlediği kadarıyla herkese karşı soğuk bir adamdı. Ayrıca Bir kaç günde tüm saraylıların dostluğunu kazanmıştı. Hediyeler bu konuda çok etkili olmuştu herkes cömert ve zengin prensesin gözüne girmeye ona hizmet etmeye çalışıyordu. Saraylı hanımlar birkaç kişi hariç etrafında dönüp duruyor, çay partileri dolup taşıyor,genç saraylılar kur yapmak için yarışıyordu. Jonna'nın kuzeni bile kendine dostluk göstermesede ittasizlik ve saygısızlık etmiyordu.
Anya, elbette etrafında pervane olan leydilerin çok kısa bir zaman önceye kadar Jonna'nın dostu olduğunu. Saraylı beylerin kendisine olduğu gibi ona da övgüler dizdiğini biliyordu gene de zafer hissini üstünde atamıyordu. Sonuçta o doğuştan bir prensesti geleceğin kraliçesiydi, herkes onun dostu olmanın gerekliliğini görüyor ışığın etrafında dönen güveler gibi etrafında dönüyorlardı ve o ışıktı. Yaşadıkları dünya da statü her şeydi.
Prenses odasında bir gece vakti bunları düşünürken, leydilerinden biri izin alarak içeri girdi.
"Rahatsız ettiysem özür dilerim hanımım
Şey..." dedi yüzü hafifçe kızaran genç kız.Anya, çok soylu bir aileden gelmeyen bu yetim kızı kendi hizmetine almıştı ve ona iyi bir eş bulacaktı. Çünkü bu kız da kimse de olmayan bir samimiyet, güvenilirlik vardı. Çok nadir görülen sadık ve gücün etrafında dönmeyecek biriydi.
"Ne var leydi Fauna?" diye sordu Anya.
"Prens hazretleri sizi odasına çağırıyor."
"Elbette. Daha tören olmasa da sonuçta evliyiz. Beklediğimden erken olduğunu söylemek zorundayım." diye daha çok kendi kendine mırıldandı prenses.
"Fauna, hadi saçımı tara." dedi makyaj masasına otururken.
Saçı taranırken bir yandan, yüzüne hafifçe allık sürdü ve gerdanına ve kollarına güzel kokular süründü. Ardından değerli incilerin ortasında bir yakutun parıldadığı kolyesini taktı.
Tamamen hazır olunca ipek geceliğinin üstüne ince bir sabahlık geçirip aradaki bölmeden geçip Prens'in kapısını vurup içeri girdi.
İçeri de Prens Tesaris,büyük bir dikkatle odaklanmış önünde duran bir tuvale bir eskiz çiziyordu. İçerisi bunu gibi bitmiş ve bitmemiş resimler ile doluydu. Prenses'in girince ilk dikkatini çeken şey baş köşeye asılı bir tablo oldu. Tablo da Prens Tesaris, yanında bir kadın ve kadının kucağında dantelli başlığı ile küçük bir kız çocuğu oturuyordu. Hepsi gülümsüyordu. Gerçek bir aile gibiydiler.
Anya, bu kadının Jonna olduğunu hemen anladı. Onu hep ister istemez baştan çıkarıcı bir güzelliği olan,çevresinde ki herkesi şeytani hilelerle büyüleyen kötü bir kadın olarak düşünmüştü. Ama zarif ve asil güzelliği bu fotoğrafta ki duruşu,
dudaklarının kenarını kıvırarak hafifçe gülümsemesi... Bir azize, bir kraliçe gibiydi. Geldiğinden beri onun meziyetlerini gören şimdi de zarif güzelliğini fark eden Anya karmaşık düşünceler içinde kalakaldı."Ekselansları, bakıp kaldınız lütfen oturun." diye ona bir yer gösterdi Tesaris. Böylece düşüncelerden şimdilikte olsa kurtulmuş oldu.
"Zamanın da çok ünlü bir ressama yaptırmıştım. Düğünden sonra sizinle de bir tablo yaptıralım sizin maiyetinizde ki
Ressamları ödünç almak isterim.Hem bana belki Karina'ya has teknikler öğretiler." dedi tabloya baktığını fark eden Tesaris."Ressam mısınız?"
"Amatörce sizin dairenizde de bazı manzara resimlerim ve dini tasvirlerim var beğendiniz mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ KRALİÇE/ THE OTHER QUEEN
Ficción históricaKraliçe Anya,tacını başından alıp aynanın önüne bıraktı. Bu taçı takmak hakkıydı. Bir kralın kızı olarak doğduğu gün gelen hakkı. Ama içi rahat değildi. Başına taç takarak tek kraliçe olmamıştı. Kralın sevgilisi de öteki kraliçeydi. Önceki kralın kı...