Nadin Krallığı / Terya Toprakları
Prenses Anya,arabadan inmeden derin bir nefes aldı. İster istemez bir savaşa hazırlanıyordu. Arabadan inince kendisini karşılamaya gelen saray ahalisini görmeyi bekleyerek nazik ve ideal bir gülümseme takındı.Buz mavisi mücevher işlemeli elbisesinin eteğini tutarak at arabasından indi. Grubun en önünde siyah, kıvır kıvır saçlı; derin, lacivert gözlü, kararlı ve sert yüz hatları olan bir adam vardı. Onu resimlerinden hemen tanıdı. Gerçi hiç görmese bile, duruşundan ve tavırlarından prens olduğunu anlayabilirdi.Karşısında Velihat Prensi görünce bir anlığına yüz ifadesi şaşkın bir anlatıma büründü. Tabi sonra hemen toparladı.
Birbirlerine karşılıklı reverans yaptılar.
"Prenses Anya de Loresa""Prens Tesaris de Arpad."
Birbirlerini tam isimlerini söyleyerek soğuk bir biçimde selamladılar. Buz gibi bir sessizlik vardı. İkisi de konuşması gerektiğini biliyordu. Bunu yapabilecek kadar eğitim aldıklarını, resmi görüşmeler yaptıklarını sanıyorlardı.
Bir birlerine gülümseyerek bakıyorlardı, gülümsemeyi öğrenmişlerdi. Düşünceleri gülümsemelerinin tam tersiydi.Tesaris, Prenses'i sevdiği kadının olması gereken yere geçen biri, bir gaspçı;özgür olmadığını hatırlatan bir şey, pranga gibi görüyordu. Bu ilk karşılaşma ama hayal kırıklığı değildi, Prenses'in gülümseyen yüzüyle tezat olan yakıcı gözlerinde her şeyden haberdar olduğunu anladı ve herkesin sözünü ettiği o kişiyi gördü. Bir Prensesi. Karinalı Anya'yı. Anladı ki onunla uğraşmak o kadar kolay olmayacak,tacı öylece başından çekip alamayacaktı.
Anya için ise Prens, nasıl yaklaşılması gerektiği bilinmeyen,dostu olmadığından emin olduğu şüpheli bir yabancıydı. Anya, mücadele etmek zorunda olabileceğinin farkındaydı,belki sevgilisiyle belki de prens ile doğrudan mücadele edecekti ama bu kadar belirsizlik içinde bir şeyden emindi. Asla Prens'in aşkını kazanmak için mücadele etmeyecekti.
"Hoş geldiniz Prenses." dedi sonunda Prens. "Umarım yolculuğunuz rahat geçmiştir."
"Teşekkür ederim ekselansları, yolculuk beni yordu lakin rahat geçti. Krallığımızın güzelliklerini görme fırsatım oldu."
Prens Tesaris,gerçek manada alaycı bir şekilde gülümsedi. 'Krallığımız' demek diye düşündü. Prenses, sahip olduğu unvanı hatırlatmakta gecikmiyordu. Ayrıca sadece yabancı bir Prenses olmadığını o ülkenin Velihat Prensesi olduğunu da vurguluyordu.
Tesaris,soğuk bir şekilde kolunu uzattı.
Kol kola giren ikili önden yürümeye başladı. "Yorulmuş olmalısınız sarayda biraz dinlenin. Başkentte ki düğün için iki hafta içinde tekrar yola çıkmamız lazım." dedi Tesaris.
"İki hafta biraz kısa bir süre değil mi? Hazırlıkları incelemek isterdim ve detaylı gelinlik provaları olmalı. Sonra müzikler, benim maiyetimde gelen, müzisyenler kıtanın en iyisidir."
"Leydim." diye sertçe sözünü kesti. "Planlamayı ve hazırlıkları ablam Prenses Lamian organize etti. Ona karşı çıkmamanızı tavsiye ederim. Zaten Kral babam da hasta ve düğünün durumu kötüleşmeden bir an önce olmasını istiyor."
"Anlıyorum. Erken olması elzem ise erken olacak. Ben anlayışsız biri değilim. Duruma ayak uydurmayı bilirim."
Anya, yol boyunca etrafa göz gezdirdi. Önce bahçede ki renk renk çiçeklere, meyve ağaçlarına, süs havuzlarına hayran kaldı. Daha sonra sarayın içinde her şeyin mümtaz düzenlediğini, zevkli dekore edildiğini gördü. Leydi Jonna'nın o gelmeden sarayın hanımı olduğunu duymuştu. Sarayın iç işlerini böylesi iyi idare edebildiğine göre hem saray hizmetkârları hem saraylılar tarafından seviliyor olmalıydı. Yoksa işler aksardı.
Anya hepsinin kalbini çalma konusunda kendine güveniyordu. Çok yakında o kadının burada, bir yeri kalmayacaktı. Zaten bugün karşılamaya gelenler arasında onun olmadığını duymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ KRALİÇE/ THE OTHER QUEEN
Fiksi SejarahKraliçe Anya,tacını başından alıp aynanın önüne bıraktı. Bu taçı takmak hakkıydı. Bir kralın kızı olarak doğduğu gün gelen hakkı. Ama içi rahat değildi. Başına taç takarak tek kraliçe olmamıştı. Kralın sevgilisi de öteki kraliçeydi. Önceki kralın kı...