Gün, tatlı tatlı batarken; turuncu,kırmızı ve pembe ışınlar fıskiye fışkıran suları renk renk boyarken buluştu iki aşık.
Pembe ipek,başlığını çekince yüzünün tüm hatları,derin bakışlı iri siyah gözleri ve pembe dolgun dudakları, ortaya çıkan kişi Elfrad De Debrondan başkası değildi.
Karşısında ellerini sıkıca ellerinin arasında tutmuş, yeşil gözleri cam bilyeler gibi parlayan kişi de Felix De Vestaydı.
Fıskiyenin kenarına yan yana oturdular. Daha öncede vedalaştıkları olmuştu ama bu sefer ikisinin içinde de çok farklı bir his vardı. Bu son vedaları olacakmış gibi ya tümden vedalaşacak ya bir daha ayrılmayacaklarmış sanki...
"Bundan sonra ne olacak içimde kötü bir his var."dedi Elfrad."Revena'ya fal baktırdım. -Biriyle son kez vedalaşacaksın dedi.-"
"Böyle şeylere itimat etme. Tanrıların insanlara kaderi göstereceğini de
yazılmış bir kader olduğunu da sanmıyorum." dedi Felix."İnsan kaderini kendi yazar."Elfrad güldü."Büyük kader yazıcısı söyle bakalım bizim kaderimiz neymiş?"
"Sen ne istersen."
Elfrad,afalladı böyle bir şey demesini hem bekliyor hem bundan korkuyordu. Bir taraftan ailesinin çıkarlarını düşünmeliydi. Ayrıca istediklerini yapan kişilere kader acımasız davranırdı. Sanki Tanrılar kendi işlerine müdahale edilmesinin intikamını alır gibiydi. Bütün bu iktidar oyunları içinde onun isteğinin ne önemi olabilirdi. Ama bir taraftan da seviyordu. Bu bir bahane olabilir miydi?
"Bunun ne önemi var ki? İstesem bile seninle olabilir miyim? Hem abim beni Prens Kayle ile evlendirmek istiyor."
"Babam da beni Prenses Lamian'ın kızı Tesson'lu Rana ile evlendirmek istiyor." Bu dediği hiç önemli değilmiş gibi söyledi Felix."Benim için senin ne istediğin önemli. İstersen buralardan gidelim. Dilersen herkesten gizli evlenelim. Yahut istemezsen burada ayrılıp gidelim,kendi yönlerimize."
"Senden ayrılmak istediğim son şey bile değil ama kendi istediğini yapmak herkesin harcı değildir. Bunu kaldırabilir miyim bilmiyorum?"
"Düşün o zaman."
"Söz veriyorum düşüneceğim." dedi Elfrad. "Sen ne yapacaksın?"
"Babam, yüksek memuriyetlerden birine yerleşmemi istiyor. Prenses Lamian, devlet memuriyetine sınav getirecekmiş"
"O zaman,herkes belli konumlara gelebilir. Asiller,eğitimli tüccar çocuklarının önünde mi eğilecek? Bu ülkenin sistemini kökünden sarsar yeni sınıflar yaratır."
"Yenilik elzemdir canım. Tarih geriye doğru akmaz."dedi Felix. "Sanırsam yeni düzene ayak uydurabilirim."
"Bana zaman durmuş gibi geliyor."dedi Elfrad."Hiçbir şey değişsemezmiş gibi."
"Değişsin ister miydin?" dedi Felix kızın doğrudan gözlerinin içine bakarak.
"Evet."
****
Sarayın ıssız,güneş almayan köşelerinden birinde görkemli bir tablo dururdu. Nadin krallığının, krallarından biriydi. Ama sıradan bir kral tablosu değildi. Krallar ya at üstünde ya tahtlarında resmedilirlerdi. Ama bu kral bir kütüphanede kitap rafları arasında resmedilmişti. Yanında da sarışın küçük bir oğlan çocuğu duruyordu. ikisi de kraliyet ailesine göre mütevazı giyiniyordu.Prenses Anya bu tabloya ilginç bir ilgiyle bakıyor bir süredir gözlerini ayıramıyordu.
"Beğendiniz mi Prenses?"
Yanlız olduğunu sanan Anya aniden duyduğu kadın sesi ile irkildi. Arkasına dönüp bakınca dalgalı sarı saçlarıyla ve o bölgelerde çok rastlanan cam mavisi gözleri olan orta yaşlı bir kadın gördü. Bu kişi Düşes Vesta'dan başkası değildi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ KRALİÇE/ THE OTHER QUEEN
Tarihi KurguKraliçe Anya,tacını başından alıp aynanın önüne bıraktı. Bu taçı takmak hakkıydı. Bir kralın kızı olarak doğduğu gün gelen hakkı. Ama içi rahat değildi. Başına taç takarak tek kraliçe olmamıştı. Kralın sevgilisi de öteki kraliçeydi. Önceki kralın kı...