4. BÖLÜM

16 5 3
                                    

"Bazılarınız hayatının kusursuz olduğunu sanabilir fakat sizden gizlenen çok şey var ve artık bunlar sizden gizlenmeyecek." dedi ortadaki adam.

"Bu ne demek oluyor?" diye öne atıldı Gamze.

"Oyunu oynayıp oynamayacağınıza kara verdiyseniz, cevaplarınızı alalım. Oynarsanız sorularınız zaten cevaplanacaktır." dedi adam.

"Hayır, bana net cevap verin şimdi bu demek oluyor ki hepimizin parasal yönden sıkıntısı var. Öyle mi?"

"Soldan başlayarak sırası ile eğer oynamak istiyorsanız, EVET oynamak istemiyorsanız ise HAYIR demeniz gerekiyor."

Evet, maalesef en solda ben vardım. Bütün gözler bir anda bana döndü. Cevabım zaten belliydi ama bu yaptığım bir saçmalık da olabilirdi sonuçta para ödülünün miktarını bile bilmiyordum. Ama şansımı deneyecektim, zaten ucunda bana zarar verecek bir şey olamazdı çünkü burası gerçek hayattı. Film değil.

Kendimden emin bir ses tonuyla "Evet" dedim. En sağdaki adam duvara bir kağıt astı ve EVET yazan yere bir tik işareti koydu. Sıra Merih'teydi.

Gözlerimin içine bakarak tebessüm etti ve "Evet" dedi.

"Evet" dedi İrem, bunu bir an sırf Merih de evet dedi diye dediğini düşündüm. Bence haklıydım da.

"Hayır tabi ki." dedi Cemre

"Evet" dedi Kaan.

Biraz tereddütle "Evet" dedi Gamze.

Herkes sırasıyla oylarını kullandığında sonuçlara baktık. 13 Evet 2 Hayır vardı.

Evet diyenler, Ben, Merih, İrem, Kaan, Gamze, Gökhan, Tuna, Selen, Aslı, Ali, Tuğçe, Emir, Pelin

Hayır diyenler, Cemre ve Nuri idi. 

"Oylarınızın sonuçlarına göre oyun, EVET oyunu veren kişilerle oynanacak. Cemre Ertürk ve Nuri Sarı sizlere ise son bir şey söyleyeceğim ve tekrar geldiğiniz yerlere döneceksiniz."

Bunu söylerken Nuri ve Cemre pür dikkat konuşan adamı dinliyorlardı. Gözlerindeki şeyi tam çözemiyordum, biraz rahatlama, biraz da sanki mutluluk seçmiştim gözlerinde.

"Cemre Ertürk, annen borçlandı ve borçları yüzünden elinde kalan son mal varlıklarını da sattı. Buna kendi evinizde dahil. Yani anlayacağın bugün okul çıkışı evine döndüğünde artık o evin senin evin olmadığı gerçeğiyle yüzleşecektin.  Artık kalacak yeri olmayan bir kız olacaksın."

"Ne" diye bir çığlık döküldü Cemre'nin dudaklarından. Ağlıyordu hem de çok ağlıyordu, hissettiği şey çaresizlikten ve hüzünden başka bir şey değildi. 

"Bu olamaz. Lütfen bana yalan söyledim deyin. Ben... olamaz... şimdi... ah hayır." diyerek daha çok ağlamaya başladı.

"Birazdan geldiğin yere döndüğünde yalan olup olmadığını anlayacaksın" dedi adam. Kimse susturamıyordu Cemre'yi. O ağladıkça benimde içim sıkılıyordu çünkü karşında birinin çaresizlikten ağlaması ve elinden hiçbir şeyin gelmemesi bu hayatta ki en kötü şeylerden biriydi.

"Nuri Sarı, birlikte yaşadığın babaannen bu sabah öldü ve mirasını bir yardım kuruluşuna bağışladı. Sen bugün okuldan çıktıktan sonra önce onun ölüm haberini alacaktın ve sonra ise reşit olmadığın için bir yurda bırakılacaktın."

"Ne saçmalıyorsunuz? O yaşlı bunağın ölmesi umurumda bile değil ama nasıl mirasını başka yere bağışlar ya? Nuri'nin böyle bir şey söylemesine hepimiz çok şaşırmıştık. Babaannesinin ölmesi umrunda değildi.

BİLMECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin