6. BÖLÜM

11 5 1
                                    

Annem, her yeri mosmor olan odanın tam ortasında beyazlar içindeydi. Gözleri gözlerimle buluştuğunda bir anda ayağa kalkmaya yeltendi ama yanındaki beyaz giyinen adamlardan biri onu tekrar odanın ortasındaki mor koltuğa oturttu. 

"Anne " diyerek ona doğru koşacağım sırada, kolumdan tutan adam kolumu daha da sıkarak beni geriye doğru çekti.

"Yalvarırım bırakın kızımı. Begüm kızım. İyi misin? Bir şey yapmadılar değil mi sana? Annem."

Diyerek feryat etti annem, ağlıyordu hüngür hüngür ağlıyordu. Dayanamıyordum, ağlamasına dayanamıyordum.

"Bırak beni, çekil" diyerek bağırdım. Kolumu kurtarmaya çalıştım ama nafile. Tam o sırada odanın kapısı açıldı ve odaya başka beyazlı bir adam girdi. 

"Bırak" diyerek kolumu tutan adama sert bir tonla emir verdi.

"Pe  peekii efendim" diyerek adam kolumu bıraktı. Emir veren adam yeşil odadaki ortadaki adamdı, gözlerinin renginden ve ses tonundan anlamıştım ve bu gözler hiç de yabancı değildi. 

       Adam kolumu bıraktıktan yaklaşık 3 saniye sonra anneme doğru koştum. Ona öyle bir sarıldım ki sanki bir daha böyle sarılamayacakmışım , bir daha kokusunu içime çekemeyecekmişim gibi sıkı sıkı sarıldım ve "korkma" diyerek kulağına fısıldadım.

"Yavrum sen iyi misin? Burası neresi?"

"İyiyim anne, merak etme şimdi, her şeyi anlayacaksın."

"Annenin yanına otur" dedi bana yabancı gelmeyen beyazlı adam. 

     Yanın oturdum annemin. Ardından bize doğru yaklaşan gözlerine ve sesine yabancı olmadığım adama doğru baktım.

"Annene her şeyi baştan sona anlatman için 8 dakikan var" dedi aynı adam.

"Nasıl yani?" diyerek yanıt verdim.

"Duydun işte süren başladı" dedi ve saatine bakıp tam karşımıza mor bir sandalye çekip oturdu. Bende anneme dönerek her şeyi baştan sona kadar anlatmaya başladım.

   "Ve işte sonrada bu odaya geldim ve gerisi zaten bilindik." diyerek konuşmamı sonlandırdım.

" Kızım sen, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Özür dilerim" diyerek ağlamaya başladı.

" Anne, ağlama ne oldu söyle." diyerek ellerimle gözyaşlarını silmeye çalıştım.

" Baban çalıştığı şirkete son 2 yılda borçlanmış ve giderek borçları artmış. 1 hafta önce de sen kütüphanedeyken evde bir anda yere yığıldı ne olduğunu anlamadan direkt 'sakın ambulansı arama' dedi. Sonra yavaş yavaş ayağa kalktı ve arabanın anahtarını bana verdi ve 'en yakın hastaneye sür' dedi. Hastaneye gittiğimizde babanın aslında beyninde tümör olduğunu öğrendik. Tedavi masrafıysa çok pahalıydı ve o gün doktorlar babanın hastaneye yatmasını karar verdi. Oradayken de bana her şeyi anlattı, yani tüm borçlarımızdan 1 hafta önce haberdar oldum. Kızım babanı da affet. Dinle ben."

"Anne babam. Sen bana iş gereği şehir dışına çıktı demiştin." diyerek sözünü kestim ve gözyaşlarıma engel olamadım.

"Dinle kızım, tedavisi her ne kadar zor olsa da var. Oyunu oynamak istiyorsan oyna ve kazan kızım. Babanın ve bizim hayatımızı yoluna koyabilirsin. Anlattığına göre oyun tehlikeli değil. Zevk al ve bizi düşünme. Bu paraya ihtiyacımız var." dedi.

"Süreniz doldu" diyerek karşımızda oturan adam ayağa kalktı ve kolumdan tutup beni kaldırdı.

"Durun, lütfen iki dakika daha." diyerek bağırsam da dinlemedi ve  

"Gerekeni zaten biz annenle de konuşacağız. Diyerek beni dışarıya çıkardı.

"Kazanacaksın kızım, bizi düşünme ve yarışmanın eğlenmek üzere olan amacına odaklan. Babana zaten her şeyi anlatacağım. İkinci anlatabileceğimiz kişi baban olacak.  Eğleneceğine söz ver çabuk." diyerek bu cümleleri de söyledi annem. Yarışacaktım ve kazanacaktım.

 "Söz veriyorum anne eğleneceğim ve kazanacağım." Sonra bir anda kapı kapandı ve bende yanımdaki adam dönerek,

"Anneme bir şey yapmayacaksınız değil mi?" diye sordum kolumu tutan adama.

"Hayır, annene eğer bunu babandan başka birilerine anlatırsa neler olacağını söyleyeceğiz ve aynı zaman da da babanla konuşup ona da aynı şeyleri söyleyeceğiz." dedi.

"Peki başkalarına anlatırlarsa ne olur?" bunu biraz tedirginlikle sormuştum. O sırada da gözlerim içine bakarak

"Seni asla göremez."  dedi.

"Bu ne demek oluyor ?"

"Soru hakkın bitti ve her şey gayet açık zaten onlara da oyuna katıldığın için belli bir ücreti önden ödeyeceğiz. Aynı zamanda da takım oyunlarını takımın kazandığında takımındaki kişilerin ve tabi ki senin ailene de belli ücretler ödenecek. Bunu da annene ve babana anlatacağız. Yani her kazandığın oyun  ailene para kazandıracak."

"Gerçekten mi?" dedikten sonra beni ittirip, karanlık ve uzun kolidora doğru ilerletti. O sırada da gözüme  arkadan bir şey bağladı ve zaten karanlık olan kolidor tam anlamıyla zifiri karanlığa gömülmüştü benim için.  Bir süre bu şekilde ilerledikten sonra bir ışık algıladım. Sanırım dışarıya çıkmıştık. Daha sonra bir yere bindim , sanırım arabaydı. Koltuğa oturttu beni ve kapılar bir anda gürültüyle kapandı ve arabanın harekete geçtiğini anlamam uzun sürmedi. Yaklaşık yarım saat sonra arabanın durduğunu hissettim, etrafımı görmememe rağmen başımı sağa sola çevirip bir şey görmeyi umarak hareket ettirdim. Tam o sırada da gözlerim bir anda karanlığın etkisinden kurtuldu.

" Burayı görmende bir sıkıntı yok çünkü bundan sonrasını burada geçireceksin" dedi adam.

 Arabadan indim ve duraksayıp  etrafı incelemeye başladım. Ormanın ortasında dev gibi bembeyaz bir ev vardı, etrafı ise zaten ağaçlık alanlarla çevriliydi. Evin içine girdiğimizde ise beni geniş bir giriş ile yukarı kata uzanan uzun bir merdiven karşıladı. Giriş katında sadece iki kapı vardı biri sağda biri soldaydı.

"Birazdan bütün herkes gelecek. Herkes gelene kadar büyük salonda diğerleriyle bekleyeceksin ve herke geldiğinde zaten evi gezeceksiniz, her şeyin yerini öğreneceksiniz" dedi hiçte yabancı olmadığım adam.

 Ve beni kolumda hafif bir şekilde ittirip sol taraftaki kapıya doğru ilerletti. Kapı açıldığı an içeriye girdiğimde bir anda diğerleriyle yani benden önce yeşil odadan çıkanları otururken buldum. Yanlarına geçtim ve Pelin'in yanına oturdum. Salon çok büyüktü, dev bir televizyon kapının tam karşısındaki duvarda asılı idi. Odayı tam anlamıyla kaplayan koltuklar vardı. Odanın sol köşesinde iki tane kahverengi renkte tekli koltuk karşılıklı olarak dizilmişti ve koltukların  ortasında  da bir sehpa vardı, koltuklar biri cam kenarındaydı. Sağ köşesine ise iki adet uzun 3 kişilik  krem rengi koltuklar koltuklar dizilmişti. Televizyonun tam karşısındaki koltuklar ise etrafımı sarıyordu 1 adet krem rengi L koltuk ve 2 adet uzun 3 kişilik beyaz koltuk birde 3 adet açık kahve renginde tekli koltuklar bir yuvarlak oluşturacak şekilde mükemmel bir şekilde dizayn edilmişti. Odanın karşı taraftaki köşeleri ise boydan boya kitaplık ile çevriliydi. Diğerleri televizyonun karşısındaki koltuklara dizilmişlerdi ve bende 3 kişilik koltuğa Pelin'in yanına geçmiştim. 

    Sonra bir anda adam kapıyı sertçe kapattı ve odadan çıktı. Bundan sonrası hakkında hiç bir fikrim yoktu ama ailem için bu yarışmayı kazanmalıydım. Babam, onu çok seviyordum ve belki de bir daha göremeyecektim. Bu ihtimali kafamdan hemen sildim. Annem bana güven vermişti. Hem takım oyunlarını kazanırsam zaten onlara ücret ödenecekti. Bundan sonrasında oyunları kazanmaya ve annemin dediği gibi eğlenmeye bakacaktım -annem ve babam o haldeyken eğlenmem biraz zordu ama anneme söz vermiştim-  tabi ki söz verdiğim gibi de kazanmaya çalışacaktım.



EVET BİR BÖLÜM DAHA BİTTİ. OKULLAR AÇILDIĞI İÇİN ESKİSİ, KADAR AKTİF OLAMIYORUM. BUNDAN SONRASI İÇİN HİKAYE DAHA DA EĞLENCELİ BİR HAL ALACAK. SİZCE İLK TAKIM OYUNU NE OLACAK? İLK TAKIM OYUNUNU HANGİ TAKIM KAZANACAK? TAKİPTE KALIN. <3

    

BİLMECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin