"Gelmezsin diye düşünmüştüm."
Alayla konuştuğunda gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Onu takmıyor olmamadan rahatsız olmuş olacak ki önünde yanan ateşe elindeki teneke kutuyu attı ve neden burada olduğunu bilmediğim sandalyesinden kalkıp bana doğru adımlamaya başladı.
Beni baya baya köprü altına çağırmış olmasına bakılırsa yalnız değildi. Ama çevrede kimseyi göremiyordum da. Ne işler çeviriyordu?
"Bunu görüyor musun?" Bana doğru yaklaşmaya devam ederken kaşının üstünde bir noktayı gösteriyordu. Kaşlarımı çattım ve gözlerimi kısıp neyi gösterdiğini anlamaya çalıştım. Sivilce falan mıydı?
"Eserin. Gurur duy."
Daha yakınıma geldiğinde hâlâ bir şey göremediğim için benimle taşak geçtiğini düşünerek derin bir nefes aldım. "Kafana çok sert vurdum galiba Yugyeom. Şizofrene bağlamışsın."
"7 dikiş var lan burada!"
"Aa, harbi mi? Bakayım." Bağırarak konuştuğunda yakasından tuttum ve onu kendime çekip kaşının üzerine baktım. Şimdi daha net görüyordum.
"Yakışmış ama he. Ona tamamlayayım mı? Düz hesap olur."
Yakasını bırakarak onu ittim ve ellerimi silkeleyerek gözlerimi etrafta gezdirmeye devam ettim. "Şu sikik anlaşmandan bahsedecek misin yoksa gideyim mi?"
Kırışan kıyafetini düzeltirken konuşmaya başladı. "Sana son gülen ben olacağım demiştim Park Jimin."
"Niye geç mi anlıyorsun? Salak mısın?"
Birkaç saniye şakamı anlamayıp yüzüme baktığında göz devirdim. "Derdin ne Yugyeom?"
Omuz silkti. "İntikam."
Kafamı aşağı yukarı sallayarak derin bir nefes aldım. "Yedi dikişe okay misin?"
"Anlamadım?"
Salak gibi yüzüme bakmaya başladığında ofladım. "Yedi dikiş işte Yugyeom. At bir iki yumruk. Ödeşelim. Sonra bana Soyeon'un yerini söyle. Konu kapansın."
"Soyeon'un yeri mi?" dedi en son söylediğim şeye takılarak. "Onu zaten söyleyeceğim. Yüzünü son kez temiz göreyim diye çağırdım seni buraya."
Sanırım taşlar şimdi yerine oturuyordu.
"Bebek gibi suratın var Jimin. İmreniyorum doğrusu." Gözleri yüzümde gezinirken tiksinerek ona bakmaya başladım. Gerçekten kafayı yemiş gibi davranıyordu. Acaba çok sert mi dövmüştüm?
"Sen nasıl bir ruh hastasısın ya?"
Gülümsedi. Ardından gözlerini etrafta gezdirmeye başladı. "Kimlere haber verdin burada olduğunu? Hayır yani geldiklerinde seni de beni de burada bulamayacaklar o yüzden söylüyorum."
"Ebabil ordusuna haber verdim Yugyeom. Havadan yardırıp ananı sikicekler. Bir de Hannibal'a haber saldım. 37 fille beraber pusu atacak sana. Hasta mısın oğlum yalnız gel dedin ya."
"Enayi gerçekten yalnız mı geldin?"
Aslında çağıracak kimsem yoktu ama bunu onun bilmesi gerekmiyordu.
"Mümkün olsa sana sadece ayakkabımı falan yollardım. O kadar sikimde değilsin. Ama işte ayakkabılarım da ben olmadan mekan değiştiremiyor."
Eliyle kısa bir alkış tuttuğunda mafyacılık oyunu ne zaman bitecek diye bekliyordum. Gerçekten sıkılmaya başlamıştım çünkü.
"Tamam Jimin inandık en cesur sensin. Şov yapmana gerek yok. Ya da...Neyse ya. Al hevesini.. Ağzın yüzün yer değiştirirken de aynı şovu yapamayacaksın çünkü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seducing Jeon Jungkook
FanfictionGay kıçını kurtarmak için kardeşimle çıkmanı mı anlayacağım Jungkook? • TaeKook Texting #18 in Taekook (29.01.21) #2 in vkook (11.03.21) #1 Soyeon (01.04.22)