Taner'in ceketini çıkışta veririm diye yanıma almıştım. Şule ceketin bende olduğunu bilmiyordu, söyleme gereksinimi hissetmemiştim. Okulda ilk teneffüs koşarak yanıma geldi. Son derece aptal aşık modundaydı.
'Sana anlatmam gereken o kadar çok şey var ki! Taner'le aramız çok iyi.' dedi sevinçle.
'Ya ne güzel.' diye geçiştirdim. Çünkü onları tanıştırdığımdan beri bana sürekli Taner'i anlatıyordu. Bende bir süre sonra dinlemeyi bırakıp 'Hıhı, evet, haklısın' diye geçiştirmeye başlamıştım.
Sıranın altında duran montu çantama koymak için çıkarttığımda Şule 'Aa Tarık'ın montu mu bu?' dedi. 'Hayır Taner'in.' dediğimde şaşırarak 'Nası yani?' dedi.
'Geçen gün Taner, Tarık ve ben minibüse yürürken birden yağmur yağmaya başladı. Benim de üstüm inceydi diye Taner bana montunu verdi sağ olsun.' dediğimde 'Yaa öyle mi? Neyse Tarık verir artık onu Taner'e' dedi soğuk bi şekilde.
'Ha yok ya ben veririm bi daha Tarık yorulmasın. Bende çarşıya uğrayacaktım. Taner de çarşıda olacakmış geçerken ona veririm artık.' dediğimde 'Peki.' deyip birden sınıftan çıktı.
Neden böyle yaptığını pek anlamamıştım. Aslında içimden bi ses kıskandığını söylüyordu. Ama biz yakın arkadaştık yanlış anlaması çok saçma olurdu.
Taner'e mesaj atıp buluşmayı iptal etmek istedim. Çünkü mont için de olsa Şule istemiyordu. 'Montunu Tarık yarın getirse olur mu?' dedim. 'Mont bugün elime geçse iyi olacak aslında.' diyince 'Ama Tarık ın bugün işi var ancak yarın getirebilir.' dedim.
'Sen getirecektin ya. Hem biraz konuşuruz.' diye ısrar edince mecbur bende kabul ettim. Çıkışta Taner'le buluştuk. Bana Şule'den sıkıldığı ve ayrılmak isteğini söyledi. Üzülmüştüm. Yani Şule Taner'e kendini fazla kaptırmıştı. Daha ilişkileri yeni başlamış da olsa kendimi Şule'nin yerine koydum. Canı acıyacaktı.
Taner'e zamana ihtiyaçları olduğunu, acele etmemesini söylesem de beni pek dinliyor gibi görünmüyordu. Taner'i yeni yeni tanısam da iyi bir arkadaştı. Tarık'la da araları çok iyiydi zaten.
-
Bugün dersaneyi kırıp Tarık, ben, Şule ve Taner buluşacaktık. Taner gilde film izleyecektik. Taner'in evinin önüne geldiğimde Şule'yi aradım ve nerede olduğunu sordum. Şule telefonu açınca 'Ben gelmiyorum.' dedi. Nedenini sorsam da cevap vermedi.
O sırada Tarık da Taner in evinin önüne gelmişti. İçeri girdik ve biraz oturduktan sonra ben 2 erkekle aynı evde olduğum için rahatsız olmuştum. Birden hiçbi şey demeden evden çıktım. Tarık yokluğumu fark etmiş olacak ki sürekli beni arayıp konuşmaya çalıştı fakat cevap vermediğim için bi süre sonra pes etti.
-
Okula gittiğimde hemen Şule'yi buldum ve dün neden gelmediğini sordum. Başta bana soğuk davranmıştı ama sonra ne kadar üzgün olduğunu fark edince anlatması için ısrar ettim.
Şule'nin eski sevgilisi belalı bir tipti ve dün Şule'yi yanına çağırmıştı. Şule gitmek istememiş ama çocuk onu tehdit edince mecbur gitmek zorunda kalmış. Ama asıl sorun şu ki Şule çocuğun evine gitmiş. İçeri girmek istemeyip kapıda beklemiş. Çocuk zorla Şule'yi öpünce Şule hemen ordan uzaklaşmış.
Şule bunları anlattığında tedirgin duruyordu. Bana Taner'e, olanları anlatacağını söyledi. Bu yüzden çok üzgün duruyordu.
Sonraki teneffüs Şule bizim sınıfa gelmişti ama yüzüme bile bakmıyordu. Zaten bu aralar aramız kötüydü. Bana çok soğuk davranıyordu. Neden böyle davrandığını anlayamıyordum. Düşününce aklıma çok kötü fikirler geliyordu.
Yani Taner'le buluştum diye bana böyle davranıyor olamazdı değil mi?
Tarık çıkışta beni almaya gelmişti ve bi kafeye gitmiştik. Hiç konuşmamıştım. Ağzımı bile açmamıştım. Hatta bi süre sonra durumuma endişelenip beni hastaneye götürmeye kalkmıştı. Ama gitmedim
Tarık da artık pes etmişti. Benimle minibüs durağına kadar yürürken Şule'yle Taner'in ayrıldığından bahsetmişti. Şule'yle aramız çok kötüydü. Üzülsem mi üzülmesem mi bilememiştim.
--
Tarık'la bir kafede oturuyorduk. Aramız çok iyiydi.
Biz sohbet ederken Tarık masada duran telefonumu alıp karıştırmaya başladı ve birden sinirlenip telefonu bana fırlattı. Ne olduğunu anlayamadım ve telefonumu alıp ekrana baktım.
1 yıl önce bikaç kişiye toplu mesaj atmıştım. Telefonumda taslaklarda kayıtlı kalmıştı. Ve gönderilen numaralar arasında erkekler de vardı.
Tarık buna çok sinirlenip 'Sen benle konuşurken nasıl başka erkeklere mesaj atarsın?' dedi. Mesaj normal bir mesajdı ve o mesajı attığımda biz daha konuşmaya başlamamıştık. Bunu Tarık'a açıkladığımda siniri bir türlü yatışmadı. Delirmiş gibiydi. Bağırıp duruyordu.
Sonra bir anda göbeğini hoplatarak ağlamaya başladı. Nasıl bir şey demeyin o an orda olsaydınız beni anlardınız.
Kavga büyüdükçe Taner'i aradım ve 'Gel şu arkadaşını sakinleştir, ben dayanamıyorum.' dedim. Taner gelene kadar birbirimize bağırmaya devam ettik. Ve susalım diye yemek söyledik.
Yemek geldiğinde susup yemeye başladık. Yüzüme patates kızartması yapıştığında birden yerimden sıçradım. Kafamı kaldırdığımda Tarık'ın sinirini kontrol edemeyip önündeki yemekleri bana attığını fark ettim.
O sırada Taner geldi. Biz kavgaya devam ettik. Taner hiç sesini çıkarmadan kenarda bizi izliyordu. Ne Tarık ı sakinleştirmek için ne de bizi barıştırmak için hiçbir şey yapmıyordu.
Tarık'a sinir olduğum yetmiyormuş gibi Taner e de sinir olmuştum. Koduğumun embesili.
Ben sürekli kalkmaya çalışıyordum fakat Tarık kalkmama izin vermiyordu. 10 dakika daha birbirimize bağırdıktan sonra ikimiz de yorulup susmuştuk. Sonra birden Tarık ayaklandı ve 'Öyle gidilmez, böyle gidilir.' dedi ve gitti.
Ayrılmıştık. Resmen bitmişti. 6 aylık ilişki burda çöpe gitti. Vay anasını.
Tabi direk gözlerim doldu ve ağlamaya başladım. Tanerle ben yalnız kalmıştık. Ve Taner bu halime üzülüp hadi seni eve bırakayım diyince kabul etmekten başka şansım kalmamıştı.
--
Kurban bayramıydı. Tarık tatilden yararlanıp İzmir e gitmişti. Taner sabah mesaj atıp 'Sen çok bunalımdasın bu ara. Gel akşam bi yemeğe gidelim.' demişti. Kabul etmiştim.
Lokantaya girdiğimde Taner ilerideki masada oturuyordu. Yanında bir arkadaşı vardı. Masaya yaklaştığımda beni baştan aşağıya süzdü. Çok şık olduğumu biliyordum ama bu kadar çaktırmasa olmaz mıydı yani?
Yemeğimizi yerken Taner salağı nası becerdiyse üstüne ayran dökmüştü. Üstümde elbise olmasa yere yatıp gülerdim ama üstümde elbise olduğu için oturduğum yerden anıra anıra gülmeyi tercih ettim.
Yemek bitince Taner beni eve bırakıyordu. O sırada Tarık Taner'i aramıştı. Ne konuştuklarını tam duyamasam da az çok anlıyordum.
Sanırım Tarık Taner'e ne yaptığını nerde olduğunu falan sormuştu. Ve Taner benimle birlikte olduğunu ve yemek yediğimizi söylememişti.
Sabah olduğunda telefonumun sesiyle uyandım. Arayan Tarık'tı. Telefonu açtığımda bağırmaya başlayıp tehdit içerikli cümleler kurmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ UÇURUM
Genç Kız Edebiyatı"İnsanlar nasıl bu kadar çabuk değişiyordu? Daha dün senin için ölüp geberen insan bugün hayatını mahvetmek için elinden geleni yapıyordu." "Susmuştum. Kendi sessizliğime bırakmıştım kendimi. Etrafımda olacakları izlemek istemiştim sadece. Eskisi ka...