𖣔Bölüm sonu tepkilerinizi aşırı merak ediyorumm. Umarım beğenirsiniz. Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Sizden ricam, bölüm sonundaki açıklamanın hepsini okuyun. Keyifli okumalarr!𖣔
☯︎︎ ☯︎︎ ☯︎︎ ☯︎︎ ☯︎
"Yoldayız, 15 dakikaya yanında oluruz." demişti hayatımda en çok özlediğim adam. Kardeşimin üstünü son kez kontrol ettikten sonra dışarıya çıkmıştık. Kardeşim ve ben. Güçsüz kollarımla onu öyle tutuyordum ki... Sanki kendim çoçuk değildim. Çoçuktum, ben de çoçuktum.
O zaman kardeşime baktığımda, yüzünde gördüğüm ifadeyi biliyordum. Ağlamaya hazırlanıyordu. "Hey?" demiştim, yolu kontrol ederken. "Sakın ağlama! Ablan yanında." O zamanlar beni anlıyor muydu, bilmiyordum. Ama şansımı denemekten asla vazgeçmiyordum. "Hem... Bak etrafına," Kucağımda biraz kaldırıp yağan karı göstermiştim. "Kar yağıyor! Birazdan annemler gelecek. Eğer ağlamazsan, söz veriyorum seninle de kartopu oynarım."
Oynayamadık.
Ve gerçekten anlamış gibi ağlamadı. Buna durmadan şükürler ettiyimi çok iyi hatırlıyorum. Çünkü Ahu'yu annem bile zor sakinleştirirdi. Ağlamaya başlayınca asla durmazdı. Ağlamasından hep korkuyordum. Ya hiç susmazsa diye. Telefon evde kalmıştı ve ben eve dönmek istemiyordum. Çünkü birazdan annem ve babam gelecekti. Ya eve girdiğim zaman onlar gelseydiler? Zaman kaybı olurdu.
Ya da başkası gelip bizim karlarımızla oynasalardı? Bize kar kalmazdı. Buna benzer nedenlerden eve dönemezdim. On beş dakika geçti. Yarım saat oldu. Kardeşimin sadece yanakları kızarmıştı. Ama üstü çok sıkı olduğu için, kendisi sıcacıktı. Yarım saat daha geçti, bir saat oldu. Bekledim. Bekledim...
Bekledim ki gelsinler. Bekledim ama gelmediler. Uzun zaman sonra -bana çok uzun gelen bir zaman- kapımızın önünde iki polis arabası durdu. Artık çok üşüyordum. Kardeşim de üşüyor olmalıydı. Yağan kar etrafa soğuk havayı yayarken, "Öldürülen savcının kızları bu ufaklıklar değil mi?" demişti polislerden biri. O andan sonra her şey değişmişti. Hayatım tepetaklak olmuştu.
En önemlisi, kardan nefret eder olmuştum.
Yine soğuktu. Ve biri yüzüme dokunuyordu; okşuyormuş gibi. Tüy gibi dokunuşlar beni zihnimin derin kuyularından çıkmaya teşvik etmeye başlamıştı. Gözlerim hafifçe aralanırken, çoğu şey bulanıktı. Sonra o yavaş yavaş görüş açıma girdi. Yamaç'ın elleri yüzümde dolaşıyordu. "Yemin ederim, bir an hiç uyanmayacaksın sandım!" Sesi endişeliydi. Mavi ışıklar, Yamaç'ın arkasında gözümü kamaştırıyordu. Ağzımda hissettiğim kuruluk hissiyle iki kez yutkundum. Ellerimle, elini ittirdim ve yerimde oturur pozisyona geldim. Olduğumuz yer çok soğuktu. Sorgular bakışlarımı fark eden Yamaç, "Depo gibi bir yerdeyiz. Uyandığımda kimse yoktu, bırakıp gitmiş olabilirler."
Ondan şüpheleniyordum.
Benden erken mi uyanmıştı? Neden?
"Ne yani? Ölüme mi terk ettiler bizi?" dedim, pürüzlü sesimle. Boğazımı temizleyerek devam ettim. "Öldürmek niyetleri olsaydı orada öldürürlerdi. İşkence için kaçırmış olabilirler de... Neden?" Etrafa baktım. Çok fazla paket halinde koliler vardı. Yamaç kahkaha attı. Ama kahkahası samimiyetden uzak, alaylı bir kahkahaydı. Ona döndüm.
"Alev... Kafanı çarpmış olabilirsin..." dedi, sinir bozukluğuyla.
"O niye?"
"Biz polisiz ve inanır mısın?! Türkiyenin azılı katilini alıyoruz!" Yine güldü. Onu test ettiğimi bilmeden gülüyordu. "Cidden kafanı vurmuş olabilir misin?" Bu defa ciddileşti ve endişeyle sordu. Bu tepkisine gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Başımda inanılmaz bir ağrı varlığını hissettirdi. "Yamaç saçma sapan konuşma! Kafamı vursam bilirim! Belki sen vurmuşsundur ve beyninin pekmezini akıtmışsındır?!" Şaşkınlıkla bana baktı. Siniri mi neden ondan çıkartıyordum ki? Sonuçta başım ağrıyor diye ona kızamazdım, şimdilik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Payzen
Teen Fiction"Bu işi başarabileceğinden emin misin? Onları tanımıyorsun..." Kafamı yanımda oturmuş soğuktan ellerini birbirine sürterek ovuşturan adama çevirdim. Benden zekiydi belki de ama benden bir o kadar da korkaktı. Bakışlarımı ondan çekip, cinayet mahalle...