𖣔Bölümü aşırı sevdim. Umarım siz de seversiniz𖣔
☯︎︎ ☯︎︎ ☯︎︎ ☯︎︎ ☯︎︎
Dünyada dakikada iki yüz yetmiş doğum gerçekleşiyor. Dakikalık ölüm verileri ise yüz yirmi. Biri doğar, biri ölür. Doğanın kanunu budur. Ama bazıları ölüme meydan okur ve bazen kazanır. Kazanamayanların akibeti bellidir. Ama kazananlar kendi akibetlerini kendileri yazar.
Ve şu an her an biri ölebilir.
Duyduğum silah sesiyle gözlerimi cesetin üzerinden çektim ve silah sesinin geldiği tarafa baktım. Bakışlarımı ayakkabılardan yüzüne doğru kaldırdığımda, silahı çekenin Yamaç olmadığını gördüm. Sol tarafıma baktığımdaysa Yamaç elindeki silahı, bana silah doğrultan kişiye doğrultmuştu.
"Silahı indir yoksa kızın beynini patlatırım!" Konuşan adamın sesi çok garipti. "Duymadın mı beni?!" Kan kokusu midemi bulandırdı. Bakışlarımı dikkatlice etrafa değdirdiğimde başka birisinin olmadığına emin oldum. "Hiçbir şey yapamazsın, indir ve teslim ol!"
Yamaç'ın sesi aşırı sakin ve ılımlıydı. Bakışlarımı adam çevirdiğimde silahı bana doğrultsa da bakışlarının Yamaç'ta olduğunu fark ettim. Tam zamanıydı. Hızlı haraketlerle adamın tuttuğu silaha tekme attım. Bunu beklemiyor olacak ki, elindeki silahı yere düşürdü. O an ikimizde göz göze geldik ve silahı almayı düşündüğü çok belliydi.
O, silaha benden daha yakındı ve alabilirdi. Silaha yönelmek yerine direkt adama çelme atarak yere düşürdüm. Neye uğradığını anlamadan Ufuk ve Yamaç başının üstünde belirmişti. Her şey çok hızlı gelişse bile nefes düzenim bozulmuştu. Hatta kalbim sanki kafamın içinde atıyormuş gibi hissediyorum.
Polis sirenlerinin sesini duyduğumuzda adam ağzının içinde bana bakarak küfür etti. Tabii sonunu getiremeden Ufuk tarafından ağzına tekmeyi yemişti. "Sen kadınlara karşı saygılı olmayı öğrenmedin mi?" Sesimi duymasıyla gözünü kısıp bana baktı. Ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ama anlayamadık. Duymamızı isteseydi veya cesareti olsaydı, hepimizin duyacağı bir ses tonunda söylerdi.
"Başkomiserim, orda mısınız?!"
"Burdayız! Işıkları yakmanın bir yolunu bulun!" Adım sesleri yanımıza ulaştığında diğer taraftan gür bir ses duyuldu ve ışıklar sıra şeklinde açılmaya başladı. Gözlerim ışığa alıştığında adamın yüzünde maske olduğunu gördüm. Hızlı adımlarla yanına gelip, maskeni yüzünden çekiştirerek çıkarttım.
Tanıdık bir ifade vardı yüzünde.
Adamın bakışları beni bulurken Yamaç sert bir şekilde adamı yerden kaldırdı. "Götürün bunu! Sorgusu bizsiz yapılmasın." Gelenlerden ikisi kafasını sallayıp, adamın koluna girerek götürdüler. Yanımdaki cesete baktığımda kulaklarının yırtıldığımı fark ettim. Mideme giren iğrenç sancıyla öğürmemek için hemen depoyu terk ettim.
Bu ekip eğer gerçekten katilse, nasıl anlayacaktım?
"İyi misin?" Duyduğum sesle yaslandığım ağaçtan ayrılarak dikleştim. Kafamı olumlu anlamda sallayıp yüzümü sabit saklamaya çalıştım. Bakışlarım uzattığı suya değdiğinde teşekkür ederek sakince elinden aldım. "Hep böyle misindir?" Sudan bir yudum alıp yüzüne baktım.
"Nasıl?"
"Böyle... Ne bileyim sakin, soğukkanlı, ya da umursamaz gibi. Garip?"
Saçma sorusuyla gerçekten önümde duran katile baktım. Gözünün içine baktım ve düşündüm. Her sorusunun altında bir şey olabilirdi. Ve ben dikkatli olup bunu anlamalıydım. "Öyleyim, garip biriyimdir." Bakışlarını yüzümde sabitlediğinde oluşan sessizlikten sıkılarak yanından ayrılma kararı aldım. Güçlü biri olsamda, seri katil olabilecek biriyle aynı ortamda yanlız kalmak saçmalık. Saçma bir kumar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Payzen
Roman pour Adolescents"Bu işi başarabileceğinden emin misin? Onları tanımıyorsun..." Kafamı yanımda oturmuş soğuktan ellerini birbirine sürterek ovuşturan adama çevirdim. Benden zekiydi belki de ama benden bir o kadar da korkaktı. Bakışlarımı ondan çekip, cinayet mahalle...