"Gerçekten mi? Hongjoong değil mii??? Sana demiştim."
"Evet.. Bunu daha sonra kutlayalım. Cidden uykum var.. İyi geceler."
O gece rüyamda onu gördüm. Tek hatırladığım rüya oydu zaten. Beni öpüp beni kendine aşık edeceğini söyleyip çekip gitti. 'Şaka mı bu??' O rüyanın devamını görebilmek için gündüzleri de uyumaya başlamıştım. Normalde alışkanlığım değildi. Zorlanıyordum ama onun için değerdi.
Daha sonra hergün 13 saatten fazla uyumaya başladığımı fark ettim. Tek amacım ona ulaşmaktı. Onu görebilmek..
"Sen abayı yakmışsın Minsoa.."
"Sanırım.. Artık hiç mutlu hissetmiyorum. Beni tek mutlu eden şey o. Onu istiyorum.."
Bu iç sesimle olan bir konuşma.. İlk birkaç ay inanmak istemedim. Çünkü aşktan korkan bir çocuktum. Çevremdeki aşklar veya evlilikler bana iyi örnek olmuyordu ve ben erkeklerden nefret edecek kadar geri kafalıydım. Ondan hoşlandığımı fark ettiğimde ise artık tamamen o kuyudaydım. Dipsiz olan o kuyu..
Kendimi sadece onunlayken mutlu hissediyordum ve o fotoğraf attığında ben deliler gibi ağlıyordum. Nadiren sinir krizleri geçirdiğimi de hatırlıyorum. Bunlar asla geçmeyecek acılar gibiydi. Ben onun idolüm olduğunun farkında değildim. Onu kendim gibi biri olarak gördüğümden aşık olmuştum.. Üzgünüm çocukluk aklım...
Onsuz ölecekmişim gibi hissediyordum ve yaşama sebebim sadece o idi. Ben delirmiştim. Bir süre sonra gerçek dünya ile bağlantımı kesip sadece uyuyordum. 1.5 yıl böyle aptallıklarım ile geçmişti. Gerçekten 1.5 yıl her gün ağladım.. Artık her şey daha da karmaşıktı.. İçinden çıkamayacaktım...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.