➪𝘿𝙪𝙨𝙩𝙮 𝙍𝙤𝙤𝙢
Evgeny Grinko➪𝙊𝙣𝙘𝙚 𝙐𝙥𝙤𝙣 𝙖 𝙏𝙞𝙢𝙚
Evgeny Grinko♡
Sardı ince kollarını. Koydu kemikli, ince ve narin ellerini belime. Uçuyordum. Onun her dokunuşu beni paramparça yapıyordu. O kadar güzel ve pürüzsüz görünüyordu ki.. O yaratılanların en güzeli olmalı..
Üstünde bordo takım elbise vardı. Üstüne pek yapışmayan bordo pantolonu onun fiziğini daha da güzel gösteriyordu. Aynılarını söyleyemeyeceğim siyah gömleği ise tam tersi, ona fazlasıyla yapışıp hatlarını, ince belini, özensiz karın kaslarını, şişkin ve tok göğüslerini.. Siyah gömleğin en çok yakıştığı canlıydı. Yine üzerindeki özel tasarım ceketi üstüne tam oturmuştu.
Modellere bin basacak bir fiziği vardı. O mükemmeldi. Her şeyi ile.. Açık tonlardaki, ona yeni bir imaj vadeden yumuşacık saçları, onları okşamamı istiyordu sadece.
Gözlerinde lens vardı. Normalde renkli gözlü insanlara bakamazdım. Çocukluktan kalma bir fobi.. ama onun yanında hissettiğim o güven duygusu ile her tramvayı aşabilirdim. Sadece onun sarılmasıma ihtiyacım vardı..
Bana bakıyordu. Ben ise gözlerinde kaybolmuş, dış dünya ile bağlantımı kesmiştim. Aklımın en derinlerinde, en romantik Evgeny Grinko parçalarından bir tanesi çalıyordu. O anın verdiği his ile o piyanonun her tuşuna basıldığında içimde hissettiğim duyguya engel olamıyordum.
Duygu karmaşam, aklımı kaybetmem, hepsi saniyeler içinde olmuştu. Ben bunları yaşarken o gülümsedi. Cennetini bana açmıştı.. Gülümsemesi ile herkesi öldürebilirdi. Onun masumiyeti gülümsemesinde, bakışlarında, her yerdeydi..
Belimdeki elleri canımı acıtmayacak şekilde sıkılaştı ve beni ona çekti. Kollarım çoktan onu sarmalamıştı. Geniş sırtına konumlandırdım elimi.
Beni kendine çektiğinde afalladım. Zaten afallamıştım ama uyanıp bu sefer başka güzel bir rüyaya dalmış gibiydim. Ben kendimi tamamen kaybettiğimde beni daha da sıkı sarmaladı. Gitmemi istemiyordu. Tek anlayabildiğim duygu buydu.
Yakınlaştığımızda bana sıkı sıkı sarıldı..
'sarıldı...'
'sarıldı..'
'sarıldı.'
Aklımda yankılanan bu düşünce ile duygu karmaşam hafiflemişti. Artık hiçbir şey düşünmüyordum. Tamamen kendimi ona bıraktım. Beynimi temizledim ve onu hissettim. Sıcacık göğsüne yasladım vücudumu. Daha da sıkı sardı beni.
Yumuşacık, pürüzsüz yanağını yanağıma getirdi. Yüzlerimiz birbirine değerken gözümden bir damla yaş düştü. O kadar mutluydum ki.. Sanki ıssız bir çölde yıllarca kavrulduktan sonra bir bardak su bulmuş gibiydim.
O ne hissediyor bilmiyordum. Saniyeler, dakikalar durmuş biz sadece sarılıyorduk..
Benim donduğumu fark etmişti. Ayılmam için hafifçe sağa sola sallanmaya başladı sarılırken. Ona eşlik ettim. Biraz daha kendime gelmiştim. Biraz daha uyanmıştım yani.
Ayrıldığımızda tekrar gözüne baktım ve dudaklarımı aralayamayacak kadar yükseklerde ve kendimi kaybetmiştim ki gözlerimle 'seni asla bırakmayacağım..' diyebilmiştim. O da anlamış olmalı ki sarılırken bile bozulmayan gülüşü daha da genişlemişti.
Ben sanırım ölmüştüm..
"Sognare."
Bae.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴏɴᴇ ᴅᴀʏ, ᴏɴᴇ ɴɪɢʜᴛ ʙᴀʙᴇ
Fanfiction̶S̶a̶n̶ı̶r̶ı̶m̶ ̶a̶r̶t̶ı̶k̶ ̶b̶u̶n̶a̶ ̶s̶o̶n̶ ̶v̶e̶r̶m̶e̶l̶i̶y̶i̶m̶.̶ ̶ T̶ü̶m̶ ̶b̶u̶ ̶s̶a̶ç̶m̶a̶l̶ı̶k̶l̶a̶r̶a̶,̶,