-Açığa çıkma ve farkındalık-

266 38 145
                                    

İlahi bakış açısı;

Voldemort'un keskin yüzü ve korkunç aurası ölüm yiyenlerinin başlarını kaldırmamaları için yeterliydi. Kimsenin onun yüzüne bakacak cesareti yoktu. Leydilerini kaybetmişlerdi. Bunun nasıl mümkün olduğunu çoğu bilmiyordu bile. Voldemort herşeyin suçlusu olarak Bellatrix'i görüyordu.

Daria'sı belki de onun çürük zihni yüzünden kaçırılmıştı. Nerede olduğunu bilmiyordu ama hala bulamadığına göre son derece güvenli bir şekilde saklanıldığını biliyordu. Ayağa kalktı. Ne bir sözcük, ne asa ne de elinin bir hareketi... Hiçbir şey yapmadığı halde ölüm yiyenleri acılar içinde kıvranarak sandalyelerinden düşüyordu.

Sihirli aurası onlara ulaştığında bedenlerinin kontrolü Lord Voldemort'daydı. Kafalarını kaldırdıklarında görmekten delicesine çekindikleri kırmızı gözleri gördüler. Hiddet, acı ve saf nefretin bulunduğu gözlere bakmak bile onlara ölümlerinin haberini veriyordu.

Bir tek Bellatrix hala sandalyesinde sapasağlam oturuyordu. En çok korkan da oydu. Voldemort'un hiçbir şey yapmayışı, yapmasından daha kötüydü. Sandalyede tir tir titriyordu. Vordemort başını ona çevirmedi bile.

"Koca bir ordu... Bir kıza? Bir kıza mı yenildiniz?" Sakin ses tonu kemiklerinin parçalanmasından daha büyük bir acı veriyordu. Bilinçleri hala yerindeydi. Ne dediğini en ufak kelimesine kadar hepsi anlıyordu. Zira Karanlık Lord onların bayılmasına bile izin vermiyordu.

"Sizi aptallar! Beceriksizler! Aydınlığa karşı tek başıma uğraşsam demek sizin hiçbir faydanız olmayacak! Bunca yıldır... Tüm emeklerim, siz aptallar yüzünden çöpe gitti. Benim, benim Daria'm. O KAÇIRILDI! Adam akıllı büyü yapamayan insanlar ile büyücülük dünyasına kafa tutuyormuşuz meğer! O halde yaşamanız hiçbir şey ifade etmeyecek..." Hepsi belleri kırılacak kadar geriye doğru yaylandı. Bir kurt adamın dolunayda dönüşmesi gibiydi.

En sonunda boyunları kırıldığında içi boş cesetler yere düştü. Bellatrix şuanda onlar gibi olmayı diledi. Şayet az sonra çekeceği acının bunun 10 katı olacağını biliyordu...

***

YN rahat bir şekilde Gryffindor ortak salonunda oturuyordu. Karşısında kardeşi, Hermione ve Ron sohbet ederken hepsi son derece mutluydu. Kızıl saçlı kız tavanı izlerken bir yandan onları dinliyordu.

"Belki gerçekten de mütevazı bir kızdır. Belki bize Kim-olduğunu-bilirsin-sen'i yenmede yardım eder. Hem bunca yıldır neredeydi? Belki tanrı bizim halimize acıyıp bir kahraman gönderdi?" Kız her konuşulanda daha da sinirleniyordu. Önce küçük bir bebek olan Harry, ardından kendisi kahraman ilan edilmişti. O günden sonra herkes gizemli Kızıl Tilki'yi konuşuyordu.

Pekala, konuşulmayı seviyordu ama kahraman olarak anılmaya kesinlikle alışık değildi. Korkak insanları kurtarmak gibi bir çabası yoktu. Sadece zamanında Harry'e ve ailesine yaptıklarından dolayı bu Tom'u öldürecekti. Büyüklük dünyası umrunda değildi. Farklı evrende olsalar da ailesi sayılırlardı.

"Umarım dediğiniz gibidir. Yoksa fena çuvalladık." Harry kız kardeşine göz devirdi, "Olumsuz olma. Belki artık kahramanlığı üstlenmek zorunda kalmayacağız?" YN'nin kalbi acıdı. Harry üzerinde ki yükleri kardeşi sayesinde atlatmıştı ama ya YN Potter'ın olmadığı evrenler? O dünyalarda Harry neler yaşamıştı kim bilir? O anda söz verdi kendine. Kardeşine kim olduğu önemli değil, her kim zarar verirse onu ortadan kaldıracaktı...

"Pekâlâ. Öyle diyorsan." Omuz silkti ve yatakhaneye gitti. Uzun zamandır halkın arasında Kızıl Tilki olarak dolaşmamıştı. Üstelik bu evrende kahraman olarak anılıyordu. Ne büyük ironi... YN Potter'ın bedenine girdiğinde üzerinde olan eşyaları saklamıştı. Eşyalarının olduğu küçük bavul kolyeyi çıkardı. Yatakhanede neredeyse hiç kimse yoktu. Yinede riske atmak istemedi. Başkanların banyosuna gittiğinde bomboştu.

Kızıl Tilki Ve Karanlık Lord (AU) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin