Hyunjin ile birlikte koltuğa oturmuştuk ve olanları anlatmasını bekliyordum. Çok endişeli duruyordu, önemli şeyler olduğu belliydi, "Anlatabilecek misin?"
"Anlatacağım.." derin bir nefes aldı ve ardından devam etti, "Minho, Jisung'dan hoşlanıyordu.. Fark etmişsinizdir zaten.. Minho duygularını açmak için onu dağ evine çağırmış. Jisung gelmemiş ve barda olduğunu söylemiş. Chan'ın amcasının barına gitmiş kesin ordadır diye, üç kız ile görmüş onu. Duygularını açınca da Jisung onu aşağılamış. Sonra eve gitmiş, gün boyu gelmememizi istemiş. Kafasını dinlemeyi istiyormuş." Sözlerinin ardından yüzünün olabildiğince daha da düştüğünü görebiliyordum. Onlar gerçek kardeş gibilerdi ve tabii ki kardeşinin böyle olduğunu bilip, yanına gidememek iğrenç bir histi. Jisung kesinlikle yaptıklarının hesabını vermek zorundaydı. Onu üç kız ile ektiği yetmezmiş gibi, aşağılamıştı. Ve Jisung, Minho'nun hislerinden haberdardı..
Hyunjin'e sarılarak onun üzüntüsünün en azından biraz dinmesini istedim. Minho, Jisung'a çok aşıktı.. Bunu biliyorduk. Ve Hyunjin onun hayal kırıklığına uğramasından çok korkmuştu. Her zaman bu korku ile yaşamıştı. En yakın arkadaşlardı, kardeş gibilerdi. Ve bu korku, içini sürekli huzursuz etmişti. Diğer ikilinin de Hyunjin'den farksız olduğunu gözden kaçıramayacağım. Gerçekten aralarında ki bağ çok kuvvetliydi, biz dörtlünün olduğu gibi. Ve MinSung ikilisi gerçekten de çok yakışırdı, Jisung her şeyi mahvetmeseydi.
Dakikalarca orada öylece sarıldık. Biraz olsun huzurlu hissetmiştim onun kollarında. Soyutlanmıştım sanki bu zalim Dünya'dan. Kokusu da çok güzeldi. Saatlerce koklayıp, sarılabilirdim. Bunu yapmayı da çok istiyordum.
Ama maalesef ki bu huzur çok uzun sürmemişti. Kapının sertçe çalınması ile yerimde sıçradım ve korkulu gözlerle geri çekilerek Hyunjin'e baktım, "Babam olabilir, o çok sert çalıyor kapıları." Sözlerimin bitişinde korkum ikiye katlanmıştı. Çünkü kapıdan, "Jeongin orada olduğunu biliyorum!! Seni orospu çabuk yanıma gel!" Gibi sesler geliyordu. Hyunjin halledeceğini söyleyerek yanımdan ayrıldı. Salon hemen kapının yanında olduğu için sesleri kolayca duyabiliyordum. Hyunjin kapıyı açtıktan sonra babam bağırdı,"Oğlumu burada tutmaya ne hakkın var!! O benim oğlum! Şimdi oğlumu ver!"
Hyunjin derin nefes alışını duymamın ardından dudağından dökülen kelimeleri duydum, "Oğlunuz olduğu şimdi mi aklınıza geldi? Ona böyle davranmaya hakkınız yok sizin."
Babamın sert vuruşunu duymuştum, Hyunjin'e tokat atmıştı, "Oğluma nasıl davranacağımı sana mı soracağım! Ayrıca o daha reşit bir birey bile değil! Onu şimdi vermezsen polisler ile alırım!!"
Hyunjin ardından ciddileşmişti, "Çağırın polisi. Ben de oğlunuza şiddet uyguladığınızdan bahsederim. Reşit olmayan bir çocuğa."
Babam gülerek konuştu, "Hah! Çağırayım da bahset! Onun benden başka kimsesi de yok. Yetimhanelerde rezil olur. Ayrıca beni hapise falan da atmazlar, merak etme sen. Şimdi oğlumu ver, zor yollarla almak istemiyorum."
Hyunjin vermemeye direnirken, kapıya doğru baktığımda babamın onu hızla yere iterek gözüne doğru bir yumruk geçirdiğini gördüm. Bunu kesinlikle onu etkisiz hale getirmek için yapmıştı.. Ardından hızlı adımlarla içeri girerek sıkıca kolundan tuttu ve dışarıya sürükledi. İşte şimdi, büyük sıçmıştım. Eziyetlerin en kötüsüne hazır olmak zorundaydım.. Öldürmeye kadar gidebilirdi, biliyordum. Neler yapacağını kestiremiyordum. Kaçamıyordum da, çünkü polislere haber verip beni bulurdu. Ardından yapacağının daha beterini yapardı. Ben kaç kere hastanelik olmuştum, polisler benim zorbalık gören bir çocuk olduğumu, kavgalara karıştığımı sanıyordu.
Kapı kilidini açtığında kolumu bırakmayarak beni ileri doğru savurdu ve düşmemi sağladı. Ardından içeri gerek kapıyı hem üstten, hem de alttan kilitledi. Daha sonrasında bana bakıp korku dolu irislerimle birleştirdi kendi irislerini. Ben korku içinde ona bakarken, o ise sırıtıyordu. Ardından hemen kaşlarını çatarak sinirini belli edince, belinde ki kemerini tek hamlede çıkardı. Kemerini sallayarak yüzlerimizi eşitledi, "Sürtük kavramına uyumlu olmaya mı çalışıyorsun, ha?! Ne işin var senin o çocuğun elinde?! Birde sarılıyordunuz! Sen kendini mi satıyorsun lan!" Sözü biter bitmez kemer ile göğsüme doğru sertçe vurdu.
"Geberticem seni orospu! Sen bizim ailemizin ismini mi karalayacaksın lan!"
Sözü bitince bacaklarıma doğru daha sert bir şekilde geçirdi kemerini. Çenemi sıkarak kafamı geriye doğru savurdu ve ardı ardına kemer ile vücuduma vurmaya başladı."Çok acıyor!" Vuruşları çok sertti ve yaralarım doğru düzgün iyileşmemişti bile. "SENCE UMRUMDA GIBI MI DURUYORUM SENI MINIK SÜRTÜK!" Diyerek daha sert vurarak karnıma bir tekme geçirmişti. Ardından saçımdan tutarak resmen beni sürükledi. Zorla yatak odasına götürüp saçlarımı bırakmayarak beni yatağa fırlattı. Bir kaç tutamımın elinde kaldığına emindim. Odadan ayrıldığında korku ile beklemeye başladım.
Kırılmış ruhlar kadehinde yaşayan çürük bedenler, kalpleri; bir çocuğun sevgisi kadar yoksun, bir çiçeğin toprağı kadar kurak..
Mutsuzluğu iliklerine kadar tatmış, aç kalmış susuz bırakılmış..acılara göğüs gelmiş küçük bedeni, bir o kadar yaralı, bir o kadar çaresiz(!)
Işıklar sönmüş dünyasında şayet ararken ki mumumu karanlığa bırakılmış hoyratça.
Ellerini süsleyen çiçekleri, saçlarına değemeden solu vermişler, hüznün küçük pençesinde..*Dünyam tamamen sönmüş, karanlığa mahrum edilmiştim. Sevilerek değil de, dövülerek büyütülmüştüm. Çiçeklerim alıp koklanmak yerine, yere fırlatılmaya mecbur bırakılmıştı. Saçım okşanmamış, yolunmuştu. Bedenim sevgiyle dolmamış, yaralarla dolmuştu. Ruhum en az yaralıydı vücudum gibi. Ruhum yaralarla süslenmiş, sarılmayı bekliyordu. Bir ışık belirtisi arıyor, oan sarılmayı bekliyordum. Bir ışık beni bulacak ve kurtulacaktım sanki. Beni kolları arasına alacak, karanlık dünyamı aydınlatacaktı sanki. Ruhumda ki yaraları iyileştirecek, yolunmuş saçlarıma öpücük konduracaktı belki de. Belki yaralarla dolu bedenimin yaralarını da geçirirdi. Ruhumu iyileştirirdi. Ama o ışığa daha rastlayamamıştım ben. Işığıma rastlamak, onu sevip onunla yaşamak istiyordum. Beni buradan kurtarsın, her şeyi iyileştirsin istiyordum.
Babam varken bunlar imkansızdı sanki. Oysa ki anneme bir zararım dokunmamıştı, daha melek sayılan bir dönemdeydim ben. Daha yeni doğmuş ufacık bir bebektim. Annesine muhtaç olan bir bebek, onun ölümüne nasıl sebep olabilirdi ki?
Gözyaşlarım içinde düşünürken, babam hızla içeri girdi. Dudakları arasında yaktığı sigarasını içeri çekiyor, elleriyle de beni zapt etmeye çalışıyordu. Üstümde ki tişörtü zorla çıkarıp, kafamı yatağa bastırmıştı. Belin ve kalçam arasına oturarak bana hakaretler etmeye devam ediyordu. Sigarasını dudakları arasından alarak, omzuma doğru bırakıyordu külleri. Omzum yanıyordu, hem de çok. Ama ardından izmaritini omzumda söndürmesi kadar canımı yakmamıştı küller. Ardından tekrar bi sigara yakarak içti, sonuna geldiğinde izmariti tekrar söndürdü omzumda. Daha sonra bir tane daha yaktı, ardından sonuna geldiğinde onu da omuzlarında söndürdü.
Buraya kadar her şey klasikti. Sadece daha önce üzerimde sigara söndürmemişti, içtiğini bile bilmiyordum. Ama daha sonrasında yaptıkları, kendimden iğrenmeme sebep olmuştu.
Yüzlerimiz aynı hizaya gelecek şekilde beni çevirdiğinde, "Sürtüklüğünü bana göstereceksin." Demişti. Ne yapacağını tahmin etmiştim. İçimden bunun olmamasını, yaşanmamasını diliyordum. Zaten bozduğu psikolojimi, yok edecekti. Ellerimi ve ayaklarımı beni ters çevirerek bağladı. Yardım çığlıkları atsam da nafileydi. Çünkü sırf bana her zarar verdiğinde bağırıyorum diye duvarlar ses geçirmezdi. Zorla üstümdekileri, ardından üstündekileri çıkardı. Kemeri ile belime, kalçalarıma, bacaklarıma morartana kadar vurdu. Daha sonrası ise, kendimden nefret etmeme sebep oldu.
Ben o gün ölmüştüm, etrafta kan olmasına rağmen kimse hiçbir şey fark etmemişti. Çünkü katilim engellemişti bunu. Beni o gün, hayatıma son vermeden öldürmüştü. Ve ben o gün ilk kez geberip gitmeyi dilemiştim..
* işareti olan farklı yazıyla yazılmış o kısımı _ayssnur00 bebeğim kitap için yazdı.. Gerçekten aşırı güzel yazıyor. Ona da bu kısım için çoook teşekkür ediyorummm..❤️ Yeni bölüm biraz iç karartıcı oldu. Bende de psikoloji kalmadı. Başıboş çocuklar kitabından kısaca anlatarak bir hesap vereceğim, o hesabı rapor etmenizi rica ediyorum, teşekkürler.
YOU ARE READING
Daddy Issues-Hyunin
Romance"Ben bir karanlığın içerisindeyim Hyung, burası çok karanlık ve boş. Kimse kurtaramaz beni." "Karanlığında, seni aydınlatan ışığın olacağım miniğim."