Yaklaşık 1-2 saat sonra gelen sert kapıya vurma sesleri ile uyandım. Bağırışmalarıda çok net duyabiliyordum. Gözümü açıp yanına baktığımda, Hyunjin'in odamın kapısının önünde kapıya doğru bağırdığını gördüm. İyice ayılıp sesleri dinlediğimde kapının ardında ki kişinin babam olduğunu çok rahat anladım. Ayrıca bir kadın sesi de geliyordu. Bu sesin babamın sevgilisinin sesi olduğunu fark etmiştim. Babam Hyunjin'e kapıyı açmasını söyleyip hakaretler savuruyor, kadın da babama bizi rahat bırakması gerektiğini söylüyordu. Hyunjin ise benim uyuduğumu, yanlış bir şeyler olmadığını dile getiriyordu. Kadın Hyunjin'e kapıyı açmamasını, babamın bana zarar verebileceğini söylüyordu. Babam bu sözleri üzerine kadına "o benim çocuğum." Dedi.
Sanki değerimi çok biliyormuş gibi, onun çocuğu olduğumu söyledi. Daha sonrasında ayağa kalkıp Hyunjin'in yanına ilerleyip arkasından ona sarıldım. Boyum ona nazaran biraz daha kısa olduğu için kafamı sırtına yaslamıştım. Arkasını dönüp belimi kavradı. Ben de kollarımı boynuna sardım. O an, eminim ki Dünya'dan soyutlanmıştım. Kesinlikle Dünya'dan soyutlanmış gibi hissediyordum. Kolları arasında güvende gibiydim. Huzur buluyordum. Bu çocuk, gerçekten bana iyi geliyordu. Onunla daha önce tanışmış olmayı çok isterdim. Hayata tekrar döndüren 4 kişiden biriydi. Bir tanecik arkadaşlarımı asla görmezden gelemezdim. Onlar benim dönüm noktalarımdı. Ve yine dağılacakken, bu sefer de Hyunjin toparlamıştı beni.
Sarılırken kapının altından bir kağıt geldi. Hyunjin'in kollarından istemesem de ayrılıp kağıdı açtım ve sadece ikimizin duyacağı bir ses tonu ile okumaya başladım, "Jeongin, ben Wheein. Babanın sevgilisi. Baban şuan çok sinirli, sana ve sevgiline zarar vermesini istemiyorum. Bu yüzden lütfen pencereden kaçın. Artık buraya taşınıyorum, akşam baban uyumuş olduğunda seni ararım. Telefonundan numaranı aldım. Bu notu da gizlice veriyorum. Kendinize dikkat edin, sizi seviyorum."
Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Bu kadın beni gerçekten sevebilir miydi? Annem tarafından gönderilen bir melek olmalıydı kesinlikle.
"Sevgilin olduğumu sanmış.." Hyunjin gülümseyerek söylemişti. Ben de gülümsedim.
Daha sonrasında elimden tutup pencerenin oraya gitti. Pencereyi açarak dışarı çıktı. Zaten girişte oturduğumuz için sıkıntı yoktu. Kollarımı açıp beni kucağına alarak dışarı çıkardı, "Şanslısın ki ayakkabı odandaymış, benimkiler zatem spor çantamdaydı."
"Desene şanslı günümüzdeyiz." Dedikten sonra gülerek koşmaya başladım. O da peşimden gülerek koşmaya başladı. Nereye doğru koştuğumuzu ikimizde bilmiyorduk, ayaklarımız ve kalplerimiz nereye götürürse oraya gidiyorduk. Bir parka geldiğimizi fark ettim. Kalbim kesinlikle hala bir çocuğun ki gibi çalışıyordu.
Hyunjin beni belimden yakalayıp gülümseyerek kendine çevirdi. Kollarını belime sarış, anlını anlıma dayadı. Bende hem utanarak hem de gülümseyerek ellerimi omzuna koydum. Yüzü yavaş yavaş yüzüme yaklaşıyordu, kalbim sanki çıkacak gibiydi. Gözlerimiz beraber kapanmıştı, dudaklarımızın arasında bir iki santim kalmışken tanıdık gelen ses ile oraya döndüm. Hyunjin'in kısıkça "siktir ama.." dediğini duymuştum. Seungmin'i görmem ile Hyunjin'in elini bırakmadan onun yanına ilerledim. Çimenlerin üzerine oturmuş, dizlerini kendine çekmiş bir biçimde ağlıyordu. Seungmin ağlayıncs kızarmış dudakları, boncuk gözleri ile çok tatlı gözüküyordu. Onu ısırasım geliyordu. Sevgilisi olsaydım her ağladığında onu öpücüklere boğardım, bu kesindi.
Yanına oturduğumuzda bize döndü ve hızlıca bans sarıldı. Hyunjin bir şeyleri anlamışça kulağıma yaklaşıp fısıldadı, "Chan ile grupta konuştuk biraz, kendine sinirliydi. Seungmin'e sesini yükseltmiş, Seungmin de birinin ona bağırmasından çok korkuyormuş, travması varmış, biliyorsundur. Yanından hızla ayrılmış. En son onu arıyordu."
Seungmin şuan omzumda içli içli ağladığı için dediklerini duyduğunu sanmıyordum, "Chan'a konum at. Buraya gelsin. Konuşsunlar."
Hyunjin beni onaylayarak telefonunu çıkarttı ve mesajı atıp tekrar bize döndü. Seungmin'in yüzünü ellerimin arasına aldım, "Ne oldu benim güzel Hyunguma?"
"Jeongin.." Gözleri hafifçe Hyunjin'e kaydı. Chan'ın arkadaşı olduğu için ondan çekindiğini anlamıştım.
"Bize anlatabilirsin, istediğin gibi içini dök."
Kafasını onaylar gibi salladıktan sonra lafa girdi, "Bizim bir üst sınıftan bir çocuk varya, Soobin. Benden hoşlanıyormuş. Çok konuşmak istedi, ben de kıramadım. Sonuçta bir sevgilim yok, istersem şans verebilirim diye düşündüm. Buluştuğumuz yerde Chan ve Minho vardı. Chan ara sıra bize ters ters bakıyordu. Soobin ile de kavgalılarmış sanırım. Soobin ellerimi tutuş beni sevdiğinden bahsetmeye başlayınca ayağa kalktı ve çocuğa yumruk attı. Ben ne yaptığını sorguladığımda, bana gereksiz fazla yüksek bir ses ile bağırdı. Benimle ilgili olmadığını, beni zerre umursamadığını, sadece eski sevgilisinin kavgalı olduğu biriyle sürtmesinin onu rahatsız ettiğini söyledi. Jeongin ben sürtük değilim."
Son cümlesi içini parçalamıştı ve tekrar sarılmıştım. Parkın yanına park edilen bir araba dikkatini çekti. İçinden tahmin edilebileceği gibi Chan çıktı, ardından Seungmin'in yanına koştu, "Minik bebeğim, çok özür dilerim. Ne olur affet beni."
Seungmin hemen ayağa kalktı, "Senin burada ne işin var?" Göz ucuyla Hyunjin'e baktığında Hyunjin ona yaramaz çocuk gibi gülümsedi. Bu hali beni de gülümsetmişti. Chan bize gitmemizi işaret ettiğinde, oradan uzaklaşarak bir tatlıcıya girdik ve tatlı yemeye başladık. Aklım orada olsa da, Chan'ın ona zarar vermeyeceğini biliyordum.
Herkes öldürür sevdiğini derler bazıları, gerçekten severse, kendini öldürür insan, sevdiğini değil.
Chanmin-Yazar ağzından-
Chan kollarını açmış ve miniğine sarılmıştı. Seungmin onu biraz iteklesede, hareket etmediğini görünce kendini Chan'ın kollarına teslim etmişti, "Güzelim, seni hala sevdiğimi anlamaman içindi tün o sözlerim. Ben hala aşığım sana. Ve yemin ederim ki hiçbir zaman aldatmadım seni. O çocukla görünce çok kıskandım, çok patavatsız konuştum çok özür dilerim. Sesimi yükselttiğim için de ayrı pişmanım. Seni çok sevdiğimi biliyorsun. Gel yepyeni bir sayfa açalım, sadece sen ve ben. İleride birilerini ekleriz, onlarada çocuklarımız deriz, ne dersin?"
Seungmin, Chan'ın kalbinin temizliğini biliyordu. İçinden geçmeyenleri söylemişti o kafede, onu da biliyordu. O da yepyeni bir sayfa açmak istiyordu. Tüm arkadaşları Chan'ın onu aldatmadığını, o gece onlarla olduğunu söylediğinde tekrar onun karşısına çıkacak cesareti toplayamamıştı. Üzerinden birkaç ay geçmişti, yanlış anlaşılmaları silip, güzel sayfalar açmanın tam vaktiydi,
"Çok güzel olur derim, sevgilim."
Chan duyduğu sözler ile başından beri yapmak istediğini yapıp, gülümseyerek dudaklarını özlemini çektiği dudaklarla buluşturmuştu. Sevgiliyken de hep Seungmin ağladığında onu defalarca öperdi. O haliyle o kadar tatlıydı ki, doyamıyordu sevgilisine. Öpmesi sonucu Seungmin'de ağlamayı bırakır, gülmeye başlardı, tıpkı şu an olduğu gibi.
Kalpler elbet bir müddet bekleyebilir. Kavuşmak onlar için en önemli olanıdır. Mesafeler varken de biri ile kalbini kavuşturabilirsin. Fakat insana en acı veren, yanı başında olanla kalplerini kavuşturamamaktır.
Srlaamm!! Yemi bölüm cheeckk!!
YOU ARE READING
Daddy Issues-Hyunin
Romance"Ben bir karanlığın içerisindeyim Hyung, burası çok karanlık ve boş. Kimse kurtaramaz beni." "Karanlığında, seni aydınlatan ışığın olacağım miniğim."