Güneşin doğmaya başladığı dakikalardaydım. Herkes güneşin batışını ve doğuşunu izlemeyi çok sever. Misal bir çift beraber sabahlarlar, doğana kadar izlerler güneşi. Onlar için romantik olur bu dakikalar, beraberken mutlu olurlar aslında. Belki de sabaha kadar ağlamış biri izler o doğuşu. Gördüğünde güneşi, unutur belki acılarının tümünü. Bu güzelim renkler, bu güneş huzur verir insana. Ben de çok severdim aslında güneşin batışı ve doğuşunu. Çocukken batmasın diye peşinden koşmaya çalışmıştım güneşin. Çocuk aklım işte, batarsa babam bana işkence eder diye güneş ile anlaşma yapmaya çalışıyordum. Ama babam yine o akşamı zehir etmişti bana. Ben ise o günden sonra sadece doğuşu sevdim. Güneşin doğuşu, kurtuluşum demekti.
Şimdi ise, ölü gibi yatıyorum. Hiçbir şey yapmadan, sadece tavana bakıyorum. Neden mi? Ruhsuz hissediyorum. Ben işte o gece ölmüştüm de, sadece kimse üzerime toprak atmamıştı. Sabaha kadar dövse bu kadar iğrenmezdim belki de. Neden böyle bir babaya düşmüştüm ki? Bazı babalar, çocuklarını doğururken ölen karılarının hediyesi olarak görür o çocuğu. Gerçekten hediyedir aslında, emanet bırakır arkasında. Babam ise o emaneti hiçbir zaman sevmemişti. Neden olduğunu da anlayamam aslında. Babaannem ölmeden önce babamın eskiden iyi biri olduğunu söylerdi. Neden kendi evladına karşı iyi değildi ki? Annem olanları izlediyse, çok kızmıştır babama. Belki de nefret etmişti ondan.
Annem ile sokaklarda yaşamaya bile razıydım ben. Yeter ki o yanımda olsun, istediğim başka bir şey olmazdı. Ama ben onu bir kere bile görememiştim. Sahi, fotoğrafı bile yoktu.
Ben o gece annemden binlerce kez özür diledim. Ölmeyi dilediğim gece de.. Annem bunun için de kızmıştır bana. Hatta belki.. Hyunjin bile kızar bana. Neden bir an da aklıma geldi ki.. neyse..
Saatin kaç olduğundan habersizdim, sadece hiçbir şey yapmadan yatıyordum. Kapının nazik bir ton ile çalınma sesi kulaklarıma ilişmişti, fakat kıpırdamadım. Hareket edemiyor gibiydim. Orada öylece yatıp, ölümü bekleyecektim. Beni yatağımdan zorla da olsa kaldıran ses, Hyunjin'in adımı seslenme sesiydi. Zar zor yatağımdan kalkıp, kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda, büyük ihtimal uyuşturucu bağımlısı gibi görünüyordum, beni inceledi Hyunjin. Gözlerinde ki endişeye anlam verememiştim. İçeri girip bana ard arda neler olduğuyla ilgili şeyler sordu. Konuşamıyormuş gibi hissediyordum, konuşmak istesem de ağzımı açamıyordum. Etrafımda ki seslere bile zar zor adapte oluyordum.
Ne ara Hyunjin tarafından yatağa uzandırılmış olduğumu bile anlamamıştım. Bana edişeyle baktığını hissedebiliyordum. Kafamı yavaşça ona çevirdim. Hemen yanımda ki boşluğa oturmuş, yanağımı okşayıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben ise hala ona ruhmuşum gibi bakıyordum. Yaklaşık yarım saat böyle geçti. Ben hissiz bir şekilde dururken, o beni bekledi. Baş ucumda oturup beni bekledi. Çantası ve üstünden okula gitmek için yanıma geldiği barizdi. Beni bu halde görmeyi tabii ki de beklemiyordu. Okul vakti geçmişti, fakat o hala gitmemişti. O kadar da uzun süredir tanımıyorduk birbirimizi. Ama bana yardım etmeyi seçmişti. Belki de acıyordu. Ama gözlerinde acıdığına dair bir bakış yoktu? Yardım etmek istiyordu. Beni düzeltmek istiyordu. Zordu, biliyordu. Yine de pes etmiyordu.
Gücümü toplayıp yatakta oturur pozisyona gelip belimi yatak başlığına yasladım. Derin bir nefes aldım, "Pekala, anlatacağım."
Ağzından 'Şükürler olsun' nidası çıkarken gözlerinin parladığına şahit oldum. Ardından pür dikkat söylediklerimi dinlemeye başladı, "Klasikti başı. Babam yine benimle uğraşıyordu. Hakaretler falan savuruyordu. Ardından alışık olmadığım bir şey yapıp, omzumda izmaritlerini söndürdü. Sigarasının külleri ile belimi süsledi, daha çok acı vericiydi gerçi. Ne yaptım ettin buraya kadar her şeye katlandım.. daha sonrasında bana.. sürtüklüğümü göstermemi söyledi.. üstümü çıkardı vücuduma vurmaya başladı.. daha sonra.." sonlara doğru sesim iyice kısılmaya başlamıştı.
Saçlarımı güç verircesine okşamaya başladı. Derin bir nefes alarak devam ettim, "Vücuduma pis dudakları ile öpücükler bıraktı.. ne kadar engel olmaya çalışsamda beceremedim Hyunjin, beceremedim.. Daha sonra yapmak istediği şeyi yapmak için pantolonunu çıkarırken, sızdı bir anda. Annem yardım etti belki de bana. Yine de çok kirli hissediyorum Hyunjin. Onun dudakları vücuduma değdi. Ben onun oğluyum, benim ile ilgili iğrenç düşünceleri vardı. Sızmasaydı yemin ederim ki öldürürdüm kendimi. Altından kalkılabilecek bir psikoloji değil ki bu.. Dün gece ilk defa ölmeyi diledim ben. Ölmek istedim.. geberip gitmek istedim.."
Ağlamaya başlamıştım artık, ağlaya ağlaya bitirmiştim cümlelerimi. Hemen sıkıca sarılmıştı bana. Bu sefer de omzunda ağlamaya başlamıştım. Ona sarıldıkça, o bana sarıldıkça güç alıyordum sanki. On sarılmak gerçekten de iyi hissettiriyordu, "Sen kirli falan değilsin, kirli olan o. Oğlu hakkında böyle düşünceleri olması onu Dünya'nın en kirli insanı yapar. İğrenilecek biri o. Ölmesi gereken sen değilsin, o. Anlıyor musun beni bebeğim? Sen kirli falan değilsin. Sen kirlenmedin. Unutma, ben yaralarını sarıp, onları tek tek öpüp iyileştirmek için burada olacağım."
Dudaklarımı hafif büzdüm, küçük bir çocuk gibi hissetmeye başlıyordum, "Ama baksana vücudumun her yeri yarayla dolu, korkunç gözüküyorum."
Yüzümü ellerinin arasına aldı, "Senin güzelliğin asla beni korkutmadı."
Gülümseyip tekrar sarıldım ona. Saatlerce ona sarılabilirdim. Haklıydı, ben kirli değildim. Kirli olan babamdı. Yine ee bu psikolojiden çıkmak için zamana ihtiyacım vardı.
"İstersen arkadaşlarına ben anlatırım. Bilmeye hakları var bebeğim, seni merak ederler, tamam mı? Sen yorulma, çok yorgunsun zaten. İstersen gel bende kal. Babanı atlatırım bir şekilde." Dediklerinin ardından ellerimi tutarak yavaşça ayrıldı.
"Peki, sen anlat onlara. Ama gelmeme gerek yok. Sen kalabilir misin burada? Sana gelirsem olay çıkarır, izin de vermez. Ama sen olursan bir şey yapmaz belki."
"Peki bebeğim, istediğin bu olsun. Kalırım ben senin yanında. Zaten bugün beden olduğu için yanımda eşofman takımım vardı, onları giyerim. Yanından bir saniye bile ayrılmam." Gülümseyerek bitirmişti cümlesini. Bana gerçekten de güven veriyordu.
Üstünü banyoda değiştirdikten sonra yanıma geldi. Ben uzandığımda, o da yanıma uzandı. Hemen ellerimi ona sarıp başımı göğsüne yasladım. O da bir elini belime sarıp, diğer eliyle saçlarımla oynamaya başladı, "Uyumam için şarkı söyleyebilir misin?"
Kafasıyla onaylayınca gözlerimi kapattım ve cenneti andıran sesini dinlemeye başladım,
"Biliyorum herkes tektir
Hayat gibi bazen o rengareng-i ayaz
Önce yağmur sonra güneş
Sonra bize de gökkuşaklarıSaydım ben
Kaç günün o batımı bana yara gelir
Ay gibi geceye ben sana deli
Her şeyi silemedimÜstü tek renkten bi' gökkuşağı gibi
Bi' anda gülmemiş
Biraz benim gibi
Dışarda tüm bütün evren
Gerekse biraz direnmen
İçinde gökyüzü var bense yarından beterSen bırak tutunmayı
Dünya bizi sarmalar
Deyim yerinde, en içinde
Rengarenk acılarSen bırak tutunmayı
Dünya bizi sarmalar
Deyim yerinde, en içinde
Rengarenk acılar.."Şarkının güzelliği ile yarısında yavaşça uykuya dalmaya başladım, bittiğinde ise tamamen uyumuş haldeydim. Son hissettiğim ise, saçlarımda ki öpücüklerdi..
Selamunaleyküm ŞWŞDĞWİDWĞDÜ ayh çok güzeller.. ama biraz daha beklesinler sonra sevgili olcakşar Şaeicğwüdğwğd şarkı acayip uymadı mıı??
Oy+yorumm pls!!
YOU ARE READING
Daddy Issues-Hyunin
Romance"Ben bir karanlığın içerisindeyim Hyung, burası çok karanlık ve boş. Kimse kurtaramaz beni." "Karanlığında, seni aydınlatan ışığın olacağım miniğim."