Jeongin ile Hyunjin sokaklarda başıboş bir şekilde yürüyorlardı. İkiside bilmiyordu ne diyip ne yapacaklarını. Gerçi Jeongin pek bilmezdi bu duyguları. Ona ne aşk öğretilmişti, ne sevgi. Ona acı, korku öğretilmişti. Buna maruz kalmıştı ufacık kalbi. Oysa ki neler sığardı o kalbin içine. Bir çocukluk aşkı, anne şefkati, baba sevgisi. Hepsi alınmıştı küçük kalbinden. Acı ve korkuyla süslenmiş narin bir melek formundaydı. Acı ve korku içinde olabilir miydi melekler? Yoksa kusursuz muydu hepsi? Mümkün müydü peki bu? Değildi tabii ki. Melekler de olsaydı kusursuz, şeytan da etmez miydi secde? Şayet o da değil miydi bir melek? Gerçek insanlar da olamaz kusursuz. Vardır herkesin hayatında kusurlar.
Sıradanlar ve yaşayanlar olarak ikiye ayrılır insanlık da. Sıradanlar robot gibi yaşarlar. Ama öyle midir yaşayanlar? Asla değildir. Bir küçük umut kırıntısı, kalp kırıklıkları, yağmur damlaları, kar taneleri, bulut şekilleri bile anlamlıdır onlar için. Dünya onların gözünde çok güzeldir. Belki de bi' insandır onlar için? Belki anneleri, belki babaları, belki sevdikleri.. Dünya dediğin sadece yaşadığımız gezegen midir ki? Aynı zaman da yaşatan insan demek değil midir Dünya? Bence kesinlikle öyledir. Yaşayan insanları da vardır yaşatan insalar. Belki ölen bir sevdicek, uzakta ki bir aile, minik bir kedi belki de. Hayvan bile olsa yaşatırsa seni, olmaz mı Dünya'n? Herkesin de yok mudur kendi çapında Dünyası? Var işte. Sıradanlar bilmezler bunları. Yazdıklarımı da anlamazlar sıradanlar. Yaşayabilenler dışında, kimse anlayamaz beni. Ya da Jeongin'i. Siz nereden bileceksiniz annesizliği, ciddi anlamda baba sorunlarını? Sıradan insanlar nereden anlar ki? Yaşayan insanlar anlarlar. Anlamaları için aynı şeyi yaşamak zorunda değillerdir o kişiler. Öyle şeyler yaşamışlardır ki, onu da yaşamış gibilerdir.
Ve en önemlisi, Jeongin yaşayan, Hyunjin ise onu yaşatan insandı.
Hyunjin, düşüncelere dalmış Jeongin'e gelişigüzel bir biçimde baktı. Her şekilde nasıl bu kadar kusursuz ve melek gibi durduğunu sorguluyordu. Bu çocuğa aşık olduğuna o kadar emindi ki. Aşık olunmayacak gibi de değildi. Her haliyle kusursuzdu meleği. Onu saatlerce dinlenmeden izleyebilirdi. Cehennemin içinde ki melek gibiydi Jeongin. Ne olursa olsun yangınların içinde ışıl ışıl parlıyordu.
Hyunjin artık durmak istemiyordu, bu çocuğu oldukça seviyordu. Jeongin'in önüne geçio kendisine bakmasını sağladı. Bir elini küçüğünün beline, diğerini ise yanağına koydu. Yanağını hafifçe okşayıp minik bir gülümseme sundu karşısındakine. Ardından hafifçe eğilip dudaklarını birleştirdi. İkiside bir süre dudaklarını hareket ettirmedi. O an ikisi için onlar dışında her şey kaybolmuştu sanki.
Hyunjin yavaşça dudaklarını hareket ettirmeye başladı. Jeongin ise anın mükemmelliğine karışarak karşılık verdi. İkisi için de o an bulutların üzerinde yaşanıyormuş gibiydi. Sanki bulutların üstünde, sadece ikisi vardı.
Bir süre sonra aynı anda yavaşça geri çekilip gülümsediler. Jeongin kollarını Hyunjin'in boynuna sarıp çok hafif parmak ucuna çıkıp kafasını Hyunjin'in boynuna koyarak kokusunu içine çekti. Hyunjin ise gülğmseyerek bir elini Jeongin'in beline, diğerini saçlarına atıp saçları ile oynadı.
İkiside bir süre orada öylece sarıldılar. Anın tadını çıkardıklarından emin oldular.
"Seni seviyorum Jeongin."
Jeongin ani gelen itiraf ile utanarak karşılık verdi:
"Bende seni seviyorum Hyunjin'im.."
İkili gülümseyerek anda kalmaya devam ettiler.
Onları izleyen Jeongin'in babasından habersiz bir şekilde...
Bu bölüm çok kısa oldu aklıma fikir gelmedi
:((Kavuştular sandınız dimi eheh
YOU ARE READING
Daddy Issues-Hyunin
Romance"Ben bir karanlığın içerisindeyim Hyung, burası çok karanlık ve boş. Kimse kurtaramaz beni." "Karanlığında, seni aydınlatan ışığın olacağım miniğim."