17; If you die I will die

670 66 68
                                    


"Hiçbir şey düşünme, hiçbir şey söyleme. Sadece bana gülümse."

17

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17. Bölüm

Vücuduma saplanan acıyla çığlık atmak istedim. Ama tek yapabildiğim yattığım yerde hafif hafif inleyerek ağlamak olmuştu. Hera'nın yüzünü bulanık da olsa gözlerimin önünde gördüğümde ellerini yavaşça bana uzatıp ellerimi tuttu.

"Yujin bir şey olmayacak tamam mı?" Bir yandan ağlıyor bir yandan beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama o benden daha çok korkuyordu. Sanırım artık ölmekten korkmuyordum. Ama bu acı beni mahvediyordu ne zamana kadar bu acıyla kalacaktım?

"Araba çarpıp kaçtı mı bir de?!" Tanımadığım bir adamın sesini duyduğumda etrafımın yabancı insanlarla dolu olduğunu gördüm. Hera hala bir şeyler mırıldanıyordu ama artık duyamıyordum. Başım dönüyor ve midem bulanıyordu, görüşüm bulanıklaşıyordu sesleri arada bir duyabiliyordum. Bilincim yavaş yavaş kapanıyordu.

"Ambulans çağırdınız mı?!, Gencecik kız çok da güzelmiş, Çarpan kişi kaçtı mı?!, Sakın gözlerini kapatma bilincini açık tutmaya çalış!, Hastaya çok fazla yaklaşmayın ve sakın boynunu hareket ettirmeyin! Bırakma kendini sakın!..." Ve bunun gibi benzer cümleleri az da olsa duyabiliyordum ama sanki kendimi bıraksam acım dinecekmiş gibiydi.

"Yujin unnie yapma, bırakma kendini!" Hera da çığlık atarcasına bağırdığında zorla fısıldadım.

"Hera, çok acıyor." Söylediklerimle daha da hıçkırmaya başlayıp elimi iyice tutmuştu.

"Geçecek, geçecek biraz daha dayan lütfen. Bak çok güzel olacak her şey. Yalnızca birazcık daha dayan." Üzgünüm Hera, dayanacak gücüm kalmadı demek istedim ona ama bunlar dudaklarımdan çıkamadan görüşüm yavaşça kapandı.

...

Kang Hera's pov

Gözlerim Yujin unnie'nin gözlerinin kapanmasını gördüğü an çığlık attım.

"Yapma unnie biraz daha dayan!" Etraftaki insanlar kendi aralarında bağırışırken aralarından bri kadın çıktı.

"Doktor değilim ama hemşireyim sadece kontrol etmeme izin verin." Umutsuzca kabul ettim. Bir şey olmamıştı değil mi? 

"Şimdilik sadece acıdan bayılmış gibi görünüyor. Sonrasını ben bilemem-" Ambulansın sirenlerini duymamızla herkesten sevinç nidaları yükselmişti.

Ambulans görevlileri gelip kontrolleri yaptıktan sonra bana tıbbi açıklamalar yaptığında tek bir şey sorabilmiştim.

"O iyi olacak mı?" Karşımdaki kadın acıyla gülümseyip omzumu patpatladı hafifçe. 

"Olması için çabalayacağımıza emin olabilirsin." Ama beklediğim cevap bu olmadığı için başımdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Çabalayacağız derken neyden bahsediyordu, sadece iyi olacak demesini bekliyordum ben.

"Ya ona bir şey olursa." Kendi kendime fısıldadığımda hiç alakamın olmadığı tıbbi ihtimalleri düşünmeye çalışıyordum. 

"Sadece yakınlarından birini ara." Ambulans görevlisi bana cevap verdiğinde onlarla beraber ambulansa bindim. 

Sarı saçlarının aralarındaki ve vücudundaki kanları görmemle gözyaşlarım tekrardan boşalmaya başladı. 

"Kırmızı sana hiç yakışmıyor unnie." Az önce bana verilen çantamdan direkt Jisung'u ararken Yujin'in soluk dudakları benim cümleme karşılık vermemişti.

...

Lee Minho's pov

Bazen dizilerde filmlerde olur ya, başrol küçük bir sebep için hastanedeyken diğer başrolün acile getirilişini görür ve başına bir şey geldiğini ancak o zaman anlar.

Olması çok düşük bir ihtimal değil mi? Daha birkaç saat önce birlikteyken şimdi onu kanlar içinde görmem çok düşük bir ihtimal. Ya da ben sadece bir kabus olduğuna inandırmaya çalışıyorum kendimi.

Hera'nın arkasından hıçkıra hıçkıra korkuyla gelişi, onun sarılarına bulaşmış kanlar... 

Ve sadece öylece duran ben. Yanımda kırık koluna rağmen beni tutmaya çalışan Jay.

İnanmayan, inanamayan bakışlarım, etrafımdakilerin bana acıyan yüzleri, içeri hızla giren Jisung ve Yeonjun hatta ne alaka olduğunu anlamadığım Soobin. Onların hemen arkasından daha yeni yoldan geldikleri belli olan Sihyeon ve Seonghwa, hala aceleyle telefonla konuşan Hera.

Bir anda Hera ve Sihyeon gibi ağlayıp yere oturan Yeonjun ve beni yeni fark eden Jisung. Herkes bir duygu içinde ama ben boşluktayım.

Bir duygu hissetmeme gerek yok, o ölürse ben de ölürüm. 

Dizlerimin beni taşıyamamasıyla yavaşça yere düşmemle üzerimde bir gölge belirdi. Kafamı kaldırıp baktığımda Seonghwa'yı gördüm, sonra da onun yumruklarını.

İçimden bir ses kalkıp yanına gitmem gerektiğini söylüyordu ama Seonghwa yüzünden tüm hareketlerim kısıtlanmış gibiydi. Hastanenin karıştığını duymaya başlamıştım, düştüğüm boşluktan kurtulmuştum sanki. Hızla Seonghwa'yı geriye ittim. Onu tutmaya çalışan hastane çalışanları benim de ona vuracağımı zannederek bana gelse de benim yönüm başka bir yerdeydi.

Her zaman orasıydı aslında yerim. Onun o sıcacık kalbinde kalsam bütün bunlar olmazdı belki de. Belki de onu bu halde, kanlar içinde görmezdim. Gözyaşlarım aynı onunkiler gibi istemsizce akmaya başlarken hemşirelerin yanına odaya girdim. Onlar beni çıkarmaya çalışırken sadece birkaç cümle çıktı ağzımdan.

"Yujin bana seçimini yap demiştin, seni seçiyorum. Şimdi sen seçimini yap, birlikte olmamızı mı seçeceksin yoksa tek başına gitmeyi mi?" Sana bir şey olursa ben ölürüm sevgilim.


Decide Now! ★ Lee MinhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin