Bölüm müziği~Ahi Ente Hurrun (Abdullah Beyhan)
(SEDA'NIN DİLİNDEN)
ASKERİ BİNANIN BOŞALTILDIĞI GÜN.......
Binanın dışına çıktığımda Sehra'yı görememiştim.Gözlerim onu ararken bizi çekiştirerek kamyonlara bindirmişlerdi.
Saatler geçerken kamyon bir anda durmuştu.Arka kapağı açıp yüzümüze fener tutarlarken parmaklarıyla beni işaret edip"Sen,in aşağıya!"diye yüksek sesle bağırmışlardı.
Kamyondan aşağı indiğimde beni baştan aşağı süzüp iğrenircesine bakıyorlardı,kamyon ben indikten sonra hareket etmişti.Durduğum yer koca bir fabrikanın boş meydanıydı.
Bağıra bağıra yardım çağırmak istiyordum lakin ne sesim çıkıyordu ne de karşımda duran askerlere karşı gücüm yeterdi.
Ellerindeki silahlarla beni iteleyip bir insan tabutu büyüklüğünde olan tahta bir kutunun içine yatırdıktan sonra üzerime kapağı kilitlemişlerdi.
Karanlık olan etraf şimdi daha da karanlığa bürünmüştü.Aslında korkmuyordum çünkü artık korkacak bir şeyim kalmamıştı ruhum çoktan ölmüştü sadece annemleri son kez görmek istiyordum,son kez görüp onlara sıkıca sarılıp gözyaşlarımla onları ne kadar çok sevdiğimi göstermek istiyordum.
Allah Kuran'da şöyle demiyor mu zaten "Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır. Biz sizi, gerçek değerinizi ortaya çıkarmak için şerle de hayırla da imtihan ediyoruz. Sonunda zâten bize döneceksiniz.(Enbiyâ/35.Ayet)" benim imtihanım gerçekten ağır olsa da beni yaratan bana yapılan bu zulümleri elbet görüyordu.
Tahtalar çıplak kollarıma batarken dışardaki sesler yükselmeye başlamıştı.
Tahtaların arasında kalan boşluktan dışarıya gözlerimi kısıp bakarken ellerinde benim olduğum tarafa yeşil bidonlar taşıdıklarını gördüğümde başımdan kaynar sular dökülmüştü.Beni.........beni yakacaklardı!
Vücudum hiç olmadığı kadar titremeye başlamıştı,neden sadece kafama sıkıp beni öldürmüyorlardı?
Bidonların kapaklarını açmışlardı,saçımda ve vücudumda hissettiğim ıslaklık üzerine hafifçe bir tebessüm etmiştim gökyüzündeki Güneşten aldığı ışığı dünyaya yansıtan Ay'a bakarken.....
DÖRT YIL ÖNCE
2005 YILI 21 MART"Çin'e gidince beni unutur musun?"derken sesimin titremesine hakim olamamıştım çünkü Ömer'i dört belki de beş yıl boyunca göremeyecektim.
"O nasıl söz Seda,herkes aklımdan çıkar belki ama sen.......sen benim için çok farklısın sevdiğim."
Bir yandan omuzlarımdan tutarken bir yandan yutkunarak sözüne devam etmişti"Beni bekleyecek misin?"
Gözlerimi Ömer'in bana baktıkça büyüyen gözbebeklerine odaklarken"Ölene kadar.....ya sen beni hep sevecek misin?"
"Ölene kadar kalbimde senden başka kimsenin adı olmayacak!"dediğinde kendimi daha fazla tutamayarak Ömer'e sımsıkı sarılmaya başlamıştım.
Çin'e gitmesine bir gün kalmıştı ama içimde öyle bir sıkıntı vardı ki tarif edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRKİSTAN
Non-FictionKadınların hiçbirinin üzerinde kıyafet yoktu,hepsi çıplaktı.Bazılarının vücutlarında kanlar akıyordu hâlâ.Gözyaşları yüzlerindeki kanları ıslatırken kurumuştu. Gözüme hemen sağ tarafımdaki yanan ateş çarpmıştı.Etrafa iğrenç bir koku yayılıyordu.Mide...