'Jungkook'un alterinin aşkını kullanarak Jungkook'a yaklaşabilirim sanmıştım ama Jungkook resmen benden kaçıyor ve bana zarar vermek istemediğini söyleyip duruyor. Bunların hep-'
'Sikerim böyle işi. Bunların hiç biri mantıklı değil?' Namjoon öfkelenerek oturduğu yerden kalkmıştı. Okuduğum şeylerin öylece kabul edilebilecek şeyler olduğunu düşünmediğim için bu tavrına şaşırmıyordum.
'Neden inanalım sana? Ne belli gerçekten kişilik bölünmesi yaşadığın? Sonuçta yoldan geçen üç kişinin ikisinde olan bir hastalık değil bu? Ya yalan söylüyorsan? Ya bunların hepsi bir oyunsa? Kardeşime bile oyun oynadıysan?'
Namjoon zeki bir insandı ve ben daha devamını okumadan bu hikayenin nereye gideceğini anlamış ve kabul edememe aşamasına geçmişti bile. Ona ve acısına saygı duyuyordum o yüzden ardı ardına sıraladığı sorular karşısında Jin'e baktım. Namjoon'un soru işaretlerini silmeliydi. Jin beni anlamış olacak ki ufak bir öksürükle bakışların kendine dönmesini sağlayarak konuşmaya başlamıştı.
'Gerçekten dissosiyatif kişilik bölünmesine sahip'
Jisoo imalı bir gülüşle karşılık verdi Jin'e 'Nereden biliyorsun? Sen söyledin diye niye inanalım ya da? Pek güvenilir olduğunu düşünmüyorum.'
'Başka konuları karıştırmazsanız bu konuda güven arz ettiğimin garantisini verebilirim çünkü ben psikiyatri okuyorum. Jungkook da hocamın özel hastası. Çok uzun zamandır onu iyileştirmeye çalışıyoruz.
Günün bilmem kaçıncı şaşkınlık dalgası da odadaki herkesi vurmuş ve yine bir sessizliğe sebep olmuştu. Herkesin gözündeki içsel hesaplaşmaları görebiliyordum. Sessizlikleri de bundan kaynaklanıyordu pek tabi.
Namjoon ise sessiz bir siktir çekerek kalktığı yere oturmuş ve ellerini birbirine bağlayarak gözlerini yere dikmişti. Onu böyle gördükçe üzülüyordum ancak yine de elimdeki defterden malum sayfayı okumaya devam ettim.
'Artık Jungkook neredeyse hiç yanıma gelmiyor o yüzden onu yanımda tutmanın bir yolunu buldum çünkü ben onsuz yaşayamam. Bugün onu tehdit ettikten sonra bana takıntılı olduğumu söyledi. Haklı.'
'Ne tehdidi?' diye sordu Taehyung çatılı kaşlarıyla. Jungkook ise bildiği kadarıyla cevapladı.
'Psikiyatrik bozukluğumu herkese duyurup beni rezil etmekle tehdit etmişti.'
'Ne? Hara bunu yapmış olamaz.'
Jennie'ye dönüp daha neler yaptığını bilmek bile istemezsin demek istesem de sustum. Nasıl olsa kendi yazdıkları sayesinde hepsini duyacaklardı.
'Bu yüzden mi ona zarar verdin?' diye sordu yerdeki bakışlarını Jungkook'un gözlerine diken Namjoon.
'Ben ona hiç bir zaman zarar vermedim. Beni tehdit ettiğinde bile.'
Jungkook'un öfkelendiğini görebiliyordum ve öfkesinden korkuyordum. Şu anki durumda alterle karşılaşmak en son istediğim şey bile olamazdı o yüzden uzanarak elini tuttum ve sakin olmasını söyledim. Gergindi ancak yine de gülümsedi. O an aslında Jungkook'un ne kadar zor şeyler yaşıyor olmasına rağmen hep böyle dimdik durabildiğini fark ettim ve bir kez daha saygı duydum karşımdaki adama. O başına gelmiş onca kötülüğe rağmen iyi kalmayı başarabilmiş, etkileyici bir insandı.
'Jungkook'un ne yaşadığını merak ettiğim için bu Jungkook'un alterine yalandan yakınlık gösterdim ve bana tüm gerçekleri anlattı. Tanrım, bunlar duyduğum en iğrenç şeyler...'
'Lisa... devam etme.... ben... yapamam... bunları dinlemek istemiyorum... korkuyorum...'
Neredeyse yalvararak konuşan Jungkook'la gözlerim dolmuş, kalbim hızlanmıştı. Ellerim boyunluğuma gitti ve onu çıkardım. Beni sıkıyor gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Voiceless Sounds -Liskook-
FanfictionÖnyargıların gölgesinde tanışan bir çift ve nefret dolu bir hikaye -TEXTİNG- bangtanpink #1 lisa #1 liskook #1 lizkook #1 lalisa #1 lisgguk #1 lisakook #1 blackpinklisa #1