Ne hissetmek gerekiyordu şimdi?
Hisler o kadar yoğun o kadar kalabalıktı ki tüm bunlar onları duyarsızlaştırmış olabilir miydi çünkü tam şu an, bir vedanın ardından ikisi de bomboş beyaz bir tahtadan çok da farklı değillerdi.
Birilerinin canı yanıyordu bir yerlerde biliyorlardı ama onlar hissetmiyordu tıpkı birilerinin mutlu olduklarını, ağladıklarını ya da güldüklerini bildikleri gibi. Jungkook'un alterlerinden kurtulanlar onlar değilmiş gibiydi; hatta öyle ki iyileşmek için bile çabalamamışlarmış gibi hissizlerdi.
'Kurtuldun' dedi kupkuru bir sesle Lisa. Başka ne söyleyebileceğini kestiremiyordu. Jungkook ise zorlukla kafa sallayarak cevap verebildi genç kızın söylediğine.
'Gider ayak attığı kazık büyüktü. Günlerce sana bir şey olacak korkusuyla yaşamak, hayatımda karşılaştığım en zor şeydi, Lisa. Sana bir şey olsaydı...'
Sözcükleri yalındı genç adamın hatta belki biraz da yavan.
'Sen bana acılarımla yaşamayı da öğrettin en sonunda' dedi genç adam az önce bitiremeyeceğine karar verdiği için yarım bıraktığı cümlesini boşvererek, hafif de bir imâyla. Böyle söylüyordu çünkü Lisa'sız yaşamayacağını düşünüyordu. Bu; aşktan bile ötedeydi.
Lisa ise bunları duymuyor gibiydi. Kendi içinde ne yaşadığı ya da ne düşündüğü koca bir muammaydı. Yüzünden bir şey okunmuyordu, ifadesiz ve suskundu.
'İyileştin Jungkook' diye tekrarlardı.
Neden mutlu hissetmiyorlardı?
'Sonunda kazandın' diye fısıldadı bir kez daha.
'Sen kazandın ama ben kaybettim' dedi en sonunda. Büyük bir hıçkırık armağan etti hemen sonra bulundukları gergin ortama. Artık ağlıyordu ancak neye ağladığını kendi bile anlamıyordu. Hafifleme duygusu muydu bu, uyandığından beri atlatamadığı şaşkınlığı mıydı buna sebep olan yoksa en sonunda kendini kaybettiğinin farkındalığı mı çarpmıştı suratına.
Vaveylaları artık daha duyulabilirdi ancak duyabildiklerinden emin değildi genç kız. Yenildiğinin görülebildiğini düşünmüyordu.
'Ruhumu kaybettim'
'Umudumu, bir gün mutlu olacağıma dair inancımı, kendimi kaybettim Jungkook' diye devam etti ağlayarak. Hayatı boyunca ilk defa bu kadar güçsüz; bu kadar yenilmiş hissediyordu.
Duydukları soğuk duş etkisi yaratmıştı genç oğlanda. Her şeyi düşünmüştü; Lisa'nın onu suçlayacağını, ondan nefret edeceğini ya da giden alterleri için üzüleceğini ancak Lisa'nın bu kadar kaybetmiş hissedeceğini hiç düşünmemişti. Genç kızı, bu kadar kaybolmuş göreceğini hiç düşünmemişti. Jungkook'a göre Lisa yenilmezdi. Ne olursa olsun, günün sonunda yıkıldığı yerden ayağa kalkar; bununla da kalmaz düşen herkesi itinayla düştükleri yerden kaldırırdı.
Derin bir acı duydu Jungkook. Derin bir pişmanlık eşlik etti acısına. Bu kızı bu kadar parçalayışını fark edemeyişine küfürler savurdu. Bulundukları bu eski hastane; kasvetle beraber Jungkook'un hüznüne bürünmüştü şimdi.
Onların sahnesinin renkleri soluk renklere bürünmüş, grilerle donanmıştı.
Yine de ondan vazgeçmek istemiyordu.
'Lisa' dedi ancak devam edemedi. Suskunluğundan nefret ediyordu ancak bu kadar üzgünken değil cümle kurmak zihnini toplamak bile imkansızdı onun için. Hiç düşünmediği bu alternatife tepki veremiyordu.
'Özür dilerim, Jungkook' dedi yine ağlayarak Lisa. Koca gözleri yorgundu ve ağlamaktan kızarmıştı.
Lisa, Alter yüzünden ölmemişti ancak belli ki bu hastane odası onların ölümüne hazırlanıyordu. Nefesi sıkıştı Jungkook'un. Lisa'ya yalvararak onun hayatında kalmak istiyordu, sensiz yaşayamam diyerek ayaklarına kapanmak istiyordu ancak onu engelleyen ve Lisa'nın vedasından daha çok acıtan bir şey vardı. Lisa'ya o kadar çok zarar vermişti ki hayatında kalmayı istemeye yüzü yoktu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Voiceless Sounds -Liskook-
FanfictionÖnyargıların gölgesinde tanışan bir çift ve nefret dolu bir hikaye -TEXTİNG- bangtanpink #1 lisa #1 liskook #1 lizkook #1 lalisa #1 lisgguk #1 lisakook #1 blackpinklisa #1