14

1.4K 109 280
                                    

Jungkook'u hastaneye getirmiştik. Birkaç tetkikle beraber elindeki kesiğe pansuman yapılmıştı. Müşahede odasında dinleniyordu. Uyanıp uyanmadığını bilmiyordum çünkü Yoongi beklememe izin vermemişti.

Bu sırada da benim boğazım ve alnımdaki yaraya da pansuman yapılmıştı. Yüzüm gözümdeki kanları da silince insana benzediğimi düşünmeye başlamıştım.

Korkunç bir gündü ancak günün sonunda iyi sayılırdım. Tabi aklımın Jungkook'da kalmış olmasını saymazsak.

'Daha iyi misin?' diye sordu Yoongi.

'İyiyim' dedim sade bir biçimde.

'Öyleyse seni eve bırakayım'

Jungkook'u böyle bırakmak istemiyordum. En azından yanına biri gelmeliydi. Uyandığında onunla ilgilenecek kimse olmayışı kalbini kırmaz mıydı? 

Ancak Jungkook'u bırakmak istemediğimi Yoongi'ye söyleyemezdim de. O yüzden bir yalan uydurdum.

'Sen beni dışarda bekle. Ben bir lavaboya kadar gideyim.' dedim. Bu yalan onu çok oyalamazdı ancak en azından Jungkook'un yanında biri olup olmadığını öğrenmek için bana yeterli vakit verirdi. Eğer kimseyi aramamışlarsa geri dönmenin bir yolunu bulmayı denerdim.

Yoongi beni onaylayıp çıkışa doğru yürümesinin hemen ardından ben de Jungkook'un odasına doğru koşturmaya başladım. Odasından çıkan hemşireye birini arayıp aramadıklarını sordum. Telefonunda acil durumlar için aranacak bir numara olduğunu ve o numaraya aradıklarını söylediklerinde ister istemez rahatladığımı hissetmiştim. 

Jungkook için bu kadar endişelenmem mantıklı değildi ama bir tarafım onun haksızlığa uğradığını ve bunu telafi edecek tek insanın ben olduğumu haykırıyordu.

Jungkook'un kapısının önüne gelip, ufacık tıklattıktan sonra içeri girdim. Jungkook henüz uyanmamıştı ve başında uzun boylu, oldukça yakışıklı genç bir adam bekliyordu.

'Merhaba. Jungkook iyi mi diye bakmak istemiştim yalnızca' dedim. Karşımdaki adam gülümsedi ve kapıyı göstererek bana doğru geldi. Odada ses yapmak istemiyordu anladığım kadarıyla.

Dışarı çıkınca gülümsemesinden eksiltmeden konuştu.

'Sen Lisa olmalısın.' Şaşırmıştım. Bu adamın beni nereden tanıdığını düşünmeye başlamıştım ki şaşkınlığımı gören adam kendini açıklamak zorunda hissetti.

'Jungkook senden çok bahsediyor. Ben Jin bu arada, Kim Seokjin.' 

İşte şimdi şaşkınlığım boyut atlamıştı. Kaybolduğu düşünülen adam karşımdaydı. Jungkook'un bıçakladığı adam aynı zamanda onun acil durumda aranacaklar listesinde duruyordu. 

'Bizimkine çok iyi hissettiriyorsun. Teşekkür ederim Lisa, onun adına; diğerleri gibi direkt onu yargılamadığın için. Onun, senin gördüğün gibi görülmeye o kadar ihtiyacı vardı ki...'

'Ama anlamıyorum. Sen kayıptın? Jungkook da garip biri? Ben ona yardım etmek istiyorum ama...' Kelimeleri zorlukla bir araya getirebiliyordum, nutkum tutulmuş gibiydi.

'Ama sana izin vermiyor öyle değil mi? Seni dışında tutmak istiyor?'

Hızla kafa sallayarak onu onayladım.

'Sana her şeyi anlatacağım. Sen de söz verdiğin gibi ona yardım edeceksin anlaştık mı?' diye sordu. Yine hızla kafa sallayarak onu onayladım. Neyi onayladığımı ve bu uğurda neler kaybedeceğimi bile bilmiyordum. 

Jin, telefonunu çıkardı ve numaramı yazmamı istedi. Dediğini yaptım. Tam bu sırada Jungkook'u odasından bardak düşme sesi hemen ardından da yüksek sesle bir küfür duyuldu. Anlaşılan Jungkook uyanmıştı. Telefonu sahibine uzattım.

Voiceless Sounds -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin