Shin gibi güçlü bir büyücü nasıl ola bilirdi acaba?? Kaç ay çalışması gerekiyordu? Ya da kaç yıl ?
İki ay içinde nasıl güçlene bilirdi? Turnuvada sadece iki aylık tecrübesiyle rakiplerini yene bilir miydi?
Tanrı bile yapamazdı..
Aklında onlarca cevapsız soru vardı. Somurtarak oturmuş, karnı acıkmasına rağmen önündeki yemeği eşeliyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Çok çalışacaktı kesinlikle, daha pes etmiyordu.
Ama yine de, Shin ve Wîn'in karşısında bir hiçti. Onlar gibi, küçük yaşta güçlü bir büyücü olmak azınlıktaydı, lakin yok değildi. Turnuvada illaki karşılarına güçlü insanlar çıkacaktı.
Hadi diyelim, küçük lokmalar halletti, büyükleri ne yapacaktı peki?
"Yemeğini ye artık." Diyen sesle düşüncelerinden koptu. Başını çevirip Wîn'e baktı üzgün suratiyla.
"Canım istemiyor" Dedi sadece. Sağ tarafında oturan Shin ile Karşısındaki çiçek çocuk da ona dönmüştü. Biraz önceki aç dolu bakışlarının yerini üzgün bakışlar almıştı. Somurtkan bir sincaba benziyordu bu haliyle.
Tatlıydı ama can sıkıcıydı da.
"İki ay kısa bir süre olsa bile, yeteneğin çok zengin. Eminim çok çalışırsan meyvesini görürsün." Shin gerçekten ona moral mi veriyordu? Yanlış duymadığına emin miyiz?
O kadar da umursamaz değildi belki de? Kim bilir?
"Siz de gücleneceksiniz." Beyaz'a yakın mavi gözlerini shinin alaca gözlerine dikti. "Zaten güçlü olanlar da güçlenecek. Ben yine arkada kalacağım."
Shin göz devirdi. "İyi o zaman, katılmak istemediğini müdüre beyan edersin." Yemeğine geri dönüp çatalındaki sulu canavar etinin tadına baktı. Yüzü gözle görülür bir şekilde gevşerken, tadının lezzetli olduğuna dair mırıltılar çıkardı.
Rio kaşlarını çattı.
Moral vermiyormuş. Öğrenmiş olduk.
Destek olacağına köstek oluyordu sarı ceza..
"Denemeden pes etmek istemiyorum." Dedi sadece ve önüne döndü. Çatalını sertçe ete batırdı ve kesmeden ağzına götürdü. Sinirle bir ısırık almadan önce Shine dil çıkardı.
Shin onu takmadı bile. Zira çoluk çocukla oynayacak zamanı çoktan geçmişti. .Kıkırdama sesiyle hepsi çiçek çocuğa döndü. Yeşil gözleri ona dönen kafaları görünce irkildi. "Pardon" diyerek başını eğip yemeğe odaklandı.
"İsmin ne?" diye sordu Rio. Elini uzattı, "Ben Rio Scoot, dünyalıyım."
"Alon ben." Ses o kadar sessizdi ki, bir an hiç konuşmadı sandılar. Alon boğazını temizleyip yüksek sesle ismini tekrar etti.
"Oda arkadaşımız?" Shin kaşlarını yukarı kaldırarak güzel çehresiyle sordu.
Alon şaşkın gözlerini diğerlerine çevirdi. Aslında bu gün ailesine cafede yardım ettiğinden geç gelecekti. Üzerindeki kirli önlük ve pasaklı görüntüsü bu yüzdendi. Birden bire müdür tarafından buraya ışınlanmayı beklemiyordu tabiki.
Ne büyük hayal kırıklığı.
Oda arkadaşlarının önünde küçük de düşmüştü. Bravo, kocaman bir alkış alalım hadi.
Kulağına koyduğu parmaklarıyla oynama devam ederken, utançla önündeki üçlüye baktı. "E-evet, sanırım." Dedi kekeleyerek. Tanrı aşkına neden bu kadar heyecanlanıyordu? Bu kadar utangaç olmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F.U.E.L || bxb
FantasyBüyü evrenine hoş geldiniz. Bu evrende çıkacağımız maceraları okumak için bize katılın. Aksi taktirde çok pişman olursunuz. Ayrıca bxb hikayesidir. Homofobik insanların okuması tavsiye edilmez... Tüm haklar bana aittir.