4. Bölüm

59 4 2
                                    

Pencerenin karşısına kurulmuş, parlak gözlerle etrafı izleyen genç, arada bir gözlerini yoldan ayırıp, duvardaki saate bakıyor, zamanın çabucak gelmesini istiyordu.

Rio çok heyecanlıydı. Hala gidiyor oluşuna inanamıyordu. Bu bir rüyaysa hiç uyanmak istemiyordu..

"Rio, saat 12, her şeyin hazır mı?" Rio başını kaldırıp saate baktı ve hemen ayağa kalktı.

"Hazır anne." Heyecanlı sesi Annesine ulaşınca gülümsedi. Etrafına baktı.

Nerede kalmıştı Albert? Neden hala gelmiyordu?

Nasıl geleceğini de bilmiyordu ki? İlk zaman geldiğinde kapıdan gelmişti ama gittiğinde ışınlanmıştı. Bu yüzden durmadan hem evin içini hem de dışarıyı kontrol ediyordu.

Evin içinde bir müzik sesi duyduğunda dikkat kesildi. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir guguklu saatin sesiydi. Saat on ikiyi vurduğunda çalan müziğe benziyordu.

Salonda bekleyen Scoot ailesi müziği dinledi ve müzik bittikten sonra heycanla beklemeye başladı. Salonun tam merkezinde beliren parlaklıkla birlikte, bir adam ortaya çıktı.

Bu adam, Albert'di. Elinde, bir cep saati vardı, gözlüğünü düzelterek saate bakıyordu. Müzik sesi ise bu saatten yükseliyordu. Albert oflayarak saati kapattı ve, cebine koydu, ardından ona şaşkınca bakan aileye döndü.

"Tekrar merhabalar Scoot ailesi. Yeniden buluşmamıza mutlu oldum." Bay Jack ile sıkışıp kendini tanıttı. "Sizinle ilk kez tanışıyoruz. Lütfen kendimi tanıtmama izin verin. Benim adım Albert Nail Joseph John , memnun oldum."

"Merhaba, Bay John. Ben Jack Scoot. Rio'nun babasıyım. Memnun oldum."

Albert başını sallayıp, heyecanla yanlarında bekleyen gence döndü. "Gitmek için hazır mısın Rio?"

Rio hızlıca başını salladı, bu da hafif uzamış saçlarının sallanmasına yol açtı. "Evet, efendim. Hazırım."

Albert gülümsedi ve bir öğrenci daha kazandığı için mutlu bir şekilde elini yukarı kaldırıp salladı. Aynı saniyelerde Rio'nun bavulları ortadan kayboldu.

"Eşyalarını gönderdiğime göre, sıra sende."

Rio adama gülümsedi. "Tamam." Albert parmaklarını açıp şıklattığında, önlerinde ikili bir kapı belirdi. Kapı yeşil renkte idi, 3 ve ya 4 metre uzunluğu vardı. Aynı zamanda altın renginde işlemelere sahipti. Çok büyülü görünüyordu.

Albert kapının kulpuna elini atıp, kapıyı açtı. Oradan gelen parlak ışıklarla, her kes gözünü kıstı. Rio gözlerini kapatıp, parmaklarının arasından kapının ardındaki şeyi görmeye çalışıyordu.

Kapının ardında yemyeşil bir alan vardı. Ağaçlar ve çiçeklerle çevrili olduğundan daha da güzel görünüyordu göze. Merkezinden bir yol uzanıyordu ama nereye gittiğini görmek mümkün değildi. Rio'ya göre akademiye doğru gidiyor olmalıydı.

Rio arkasını dönüp anne ve babasına sarıldı. Annesinin hüzünlü dolan gözlerine baktı.

"Merak etme güzeller güzelim, iyi olacağım. Söz veriyorum." Dedi gülümseyerek.

Babası ağlamasa da, gerine yerleşmiş üzüntüyü açıkça göre biliyordu. Bu yüzden bir kez daha sarıldı Jack'e.

Arkasını dönüp ilerlemeye başladı ve heyecanla bir adım attı. Tam bu sırada babasının sesi kulağına ilişti.

"Baksana Isabel, bizim küçük oğlumuz artık büyümüş." Bu bir kabullenişti. Artık onun büyüdüğünü, onlara ihtiyacı olmadığını kabullendiler.

F.U.E.L || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin