1.Bölüm

132 10 12
                                    

Gecenin bir yarısı elinde pusetle birlikte koşan, siyah cübbeli adam, arada sırada başını arkaya çeviriyor, takip edilmediğinden emin olduğu vakit, tekrar önüne dönüp koşmaya devam ediyordu.

Ne olursa olsun, bu bebeyi korumalıydı. Annesine, babasına, ailesine verdiği sözü hem kendi için, hem de bu bebek için tutmalıydı.

Pusetteki bebeğe baktığında kahkaha atarak güldüğünü gördü. Onun masumluğu karşısında gülümsedi.

Eğer yakalanırlarsa öleceklerinden habersizce gülüyordu.

Arkadan adım sesleri duyduğunda ara sokağa girerek, gözden kayboldu. Kısa süreliğine de olsa izini kaybettire bilirdi güçleriyle.

Tek eliyle bebeği tutup, diğer elini serbest bırakıp, parmaklarını şıklattı. Bir saniye bile geçmeden adamın vücudu değişmeye başladı. Ayaklarından başlayarak vücudu saydamlaşırken, gülümsedi. Hala bir kaç numarası vardı.

Koşmaya devam ettiğinde, arkasındaki adım seslerinin kesildiğini fark etti.

Dudakları yukarı kıvrıldı.

İşte bu be!

İçinden kendine tezahüratlar ederken, önüne çıkan yol ayrımı ile, sağa doğru hareketlendi. Onlar gelmeden bebeği saklayacak bir yer bulmalıydı.

İlerde gördüğü yıkık dökük evle, adımlarını oraya çevirdi. Eve vardığında içeri girmeden bahçeye doğru yürüdü ve bebeği köpek kulübesinin içerisine bıraktı.

Ellerini birleştirdi. Çocuğun üzerine bir koruma büyüsü yerleştirirken diğer yandan çocuğun buz mavisinden daha açık gözlerine bakıyordu.

"Kardeşim, merak etme, seni ölsem bile koruyacağım." Boynundan kolyesini çıkardı.

Kolye gümüş rengindeydi ve ucunda mavi bir damla mücehver vardı. Damlanın üzerinde yine gümüş renginde işlemeler bulunuyordu. Lakin, bu işlemeleri yakından incelenmediği takdirde göze görünmeyecek kadar küçüktü.

Kolyeyi iki elini birleştirerek avuçlarında tuttu. Derin bir nefes çekti ciğerlerine, ardından kolyeye üfledi. Ağzından çıkan mavi renkli parıltı, kolyeye emildi.

"Yaşam enerjim bu kolyede olduğu sürece, ölsem bile geri döne bileceğim kardeşim." Bebeğin tombul yanaklarını sevdi. "Lütfen krallığımızı kurtar. Tek umudumuz sensin."

Gözlerindeki yaşları silerek ayağa kalktı ve bahçeden çıktı. Ondan bin metre ilerde beliren negatif enerjiyi hissettiği gibi, aceleyle diğer tarafa koşmaya başladı. Büyü gücünü kullanıp, onları kendine doğru çekmeye çalışıyordu.

O ahmakları aldatmak için Büyü ustası olmasına bile gerek yoktu. Sırıttı, ve yeterince uzaklaştığından emin olunca koşmayı bıraktı.

Onları bekliyordu... Katillerini.. Ailesini katleden Kara Büyücüleri..
Krallığını yok eden düşmanlarını.

Önünde beliren iki kişiyle sırıtmaya devam etti.

"Çok beceriksizsiniz, yaralı, birini bile yakalayamıyorsunuz." Dedi kolundaki yarayı işaret ederek.

Önde duran, patronları olarak görünen Kara Büyücü konuşmaya başlamadan önce kısa bir şekilde süzdü önündeki yaralı adamı.

Yirmili yaşlarındaydı. Beline kadar inen kömür karası siyah saçları, ona tezat olarak pamuk beyaz teni inanilmaz bir aheng içindeydi. Elmas gibi parlayan mavi gözleri ise bu ahenge o kadar uyumluydu ki, bir an için bu yaralı ceylan gibi duran, güzel Ak Büyücü'den etkilendiğini sandı.

F.U.E.L || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin