Isabel ve Rio karşılarındaki tuhaf adamın söylediğinden sonra bir birilerine baktılar.
Isabel oğlunun kulağına doğru eğilerek dudaklarını araladı.
"Rio, hemen gidip polisi ara." Rio başını sallayıp onayladı ve cebinden telefonunu çıkarıp bir kaç tuşa bastı.
"Alo? 911 pol-" Albert onların yaptığına gözlerini devirdi. Demek ona inanmıyorlardı, ha? Peki o zaman, o da inanmalarını sağlardı. Elini yukarı kaldırdı ve parmaklarını şıklattı. Rio'nun elindeki telefon aynı saniyede yok olurken, gözlerini anne ve oğulda gezdirdi.
Suratları bembeyaz olmuş, kala kalmışlardı. Rio daha önce köpeğin kayboluşuna şahit olduğundan biraz daha iyidi. Ama annesi, tam olarak donmuş gibiydi. Kalbi ağzında atıyor, korkudan bacakları titriyordu.
Tüm bu yaşananlar ağır gelmiş olacak ki, Isabel gözlerini kapatarak kendini geriye doğru bıraktı. Rio bayılan annesini yakalayıp, hala önlerinde dikilmekte olan adama baktı.
Vazoyu ileriye doğru tuttu. "Geriye çekil!". Annesi şu anda savunmasız durumdaydı. Ne kadar korksa da, çok sevdiği annesini korumalıydı.
Tek koluyla annesini biraz daha kendine çekti ve keskin bakışlarını adama gönderdi.
Albert gözlerini bir kez daha devirdi ve onlara doğru bir adım attı. Tabi bu adım, ona doğru uçan bir vazo kazandırdı.
Rio hiç duraksamadan adamın harekete geçtiğini görünce vazoyu ona doğru fırlatmıştı, lakin beklemediği şey vazonun havada asılı bir şekilde durması olmuştu.
Bir kaç saniye havada asılı kaldı ve Albert Rio'nun şaşkın bakışları eşliğinde elini salladı. Vazo uçarak yere doğru indi.
Albert elini cebine sokup, eski, antika bir cep saati çıkardı ve saate baktı. Oflayarak geri cebine koydu. Ardından ona temkinli bakan Rio'ya döndü.
"Bak Genç Büyücü beni dinlemeni istiyorum. Kötü biri değilim, ailene zarar vermeyeceğim." Dedi başını sallayarak. "Sadece bir saat konuşmama izin ver. Daha sonrasında gitmemi istersen, gideceğim."
Rio adama baktı. Sözlerinde samimi görünüyordu.
Aslında düşününce, yani yapa bildiklerini görünce, isterse onlara çok kolay bir şekilde zarar vere bilirdi.
Yapmadığına göre iyi biri sayılırdı, değil mi?
Rio başını sallayarak onu onayladı ve annesini kucaklayarak yavaş adımlarla salona ilerledi. Adamın hala kapıda beklediğini görünce durdu ve arkaya doğru bağırdı. "Beni takip edin."
Albert kapıyı kapatıp, genci takip etti. Genç Büyücü, annesi Isabel'i koltuğa yatırıp, iyi olup olmadığını kontrol etti. Ardından Albert ile, karşılıklı bir şekilde masaya oturdular.
"Evet, sizi dinliyorum?" dedi. Sesinin soğuk ve sert çıkmasına kendisi bile şaşırmıştı. Biraz önce korkudan titreyip, annesinin arkasına saklanan çocuk o değilmiş gibiydi.
Gözleri koltukta uyuyan Annesine ilişti.
Demek, birisini koruman gerektiğinde, insan cesur ola biliyormuş.
"Öncelikle istersen, garip tanışmamızı unutup, yeniden kendimizi tanıtalım." Boğazını temizleyip, gülümsedi. "Merhaba, Genç Büyücü. Benim adım Albert Nail Joseph John, tanıştığıma memnun oldum. Bana Bay John diye seslene bilirsin."
" Ben de Rio, memnun oldum demek isterdim, ama tüm olanlardan sonra, diye bileceğimi sanmıyorum." Rio adamın ona Genç Büyücü diye seslenişi umursamadan, sertçe cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F.U.E.L || bxb
FantasyBüyü evrenine hoş geldiniz. Bu evrende çıkacağımız maceraları okumak için bize katılın. Aksi taktirde çok pişman olursunuz. Ayrıca bxb hikayesidir. Homofobik insanların okuması tavsiye edilmez... Tüm haklar bana aittir.