11. Bölüm

26 2 12
                                    

“Shin!”

“Hayır!!! Olamaz!!”

Geriye sadece küçük toz bulutu kalmıştı. Shin sessizce yok olup gitmişti.

Rio, Win, Alon zamanında yetişememişti. Hepsi büyük bir şaşkınlık içindeydi. Haraket bile edemiyorlardı. İçlerindeki en aklı salim  Win, kendisine gelen ilk kişiydi.

“Hemen müdür Yun’a olanları bildirmeliyiz.” Win Alon ve Rio’yu uyarınca gözleri dolu dolu olmuş ikili başını salladı.

“Shin öl-“

“Hayır. O aptalın ölmüş olması mümkün değil. Kötüyü düşünmemeye çalışalım.”

Bundan sonraki dakikalarda hızlıca FUEL akademisine geri dönmüş, hemencecik müdürün olduğu binanın önüne gelmişlerdi. Bay Yun'un müsait olup olamadığını önemsemeden kapıyı çaldı Win.

Gel komutunu bile duymadan içeri girdikleri için, koltuğunda rahatça oturmuş belgelerle uğraşan Yun’un sert bakışlarına maruz kaldılar.

“Önemli olmasa rahatsız etmezdik, lütfen affedin.” Win liderliği eline alıp şaşalı odanın merkezine geçip, masanın önünde durdu.

“Ne oldu?’ dirseğini masaya yaslayıp, parmak uçlarını birleştirdi.

“Arkadaşımız Shin.” Nasıl söyleyeceğini bilemiyorum gibiydi. “Yok oldu efendim. Lütfen onu bulmamıza yardım edin.”

Yun kaşlarını çattı. “Anlamadım? Ne demek yok oldu?”

Win başından geçen olayları sakin skain anlattı. Bu sırada Rio ve Alon sessizce göz yaşlarını döküyorlardı. Sanki tüm suç onlardaymış gibi.

Yun olanları öğrendikten sonra sakin bakışlarla, alonun kaydettiği çembere baktı.

“Arkadaşınızın ismi ne?”

“Shin Astrîn Minel.” Yun güzel gülümsemesini bahşetti onlara.

“Bu bahsettiğiniz arkadaşınız, Güneş krallığının dördüncü prensi olamaz değil mi?”

“Evet o.”

“...”

Yun başının ağrıdığını hissetti.

Minel kardeşlerle uğraşmak istemiyordu. O dört kardeşin bir birine ne kadar bağlı olduğunu biliyordu. Tam bir baş belası olmaları dışında, ayrıca Önemli mevkilerde yer alıyorlardı.

Kaybolan kişinin  yani Shinin veliaht prens olması ise bambaşka bir konuydu.

İlk günden bu kadar sorun çıkması gerçekten şansının şu sıralar iyi olmadığını gösteriyordu.

Kendine dikkat etse iyi olurdu. Çünkü felaketin yaklaştığını hissediyordu.

“Çember üstadı olan birisini bulmamız gerekiyor.”

Parmaklarıyla burun kemerini sıktı. Dudaklarını yalayıp eliyle kapıyı işaret etti. “Bir haber olursa bildireceğim. Şimdi lütfen beni yalnız bırakın.”

Alon bu sırada bir aydınlanma yaşamış gibi elini kaldırdı.

“B-benim ağabeyim çember üstadı. Bu konularda bilgilidir. Onu çağırmamı ister misiniz?”

“Sıradan insanlar bunu çözebilir mi sandın küçüğüm?”

Alon utançtan kızararak başını iki yana salladı. “Ağabeyim uzmandir. Lütfen görmesine izin verin.”

Yun gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. “Ağabeyin kısa sürede burda olursa sevinirim.” Elini umursamazca salladı. “Şimdi çıkın.”

F.U.E.L || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin