2.Bölüm

89 6 13
                                    

16 yıl sonra

Yaz günüydü, yemyeşil çiçekler etrafı sarmıştı. Hafif esen rüzgar bu yaz gününde o kadar iyi gelmişti ki, insanlar evlerinin pencerelerini ardına kadar açmış, temiz havanın tadını çıkarıyorlardı.

Her rüzgar estiğinde güzel çiçeklerin kokusu, etrafı sarıp, insanları daha da mest ediyordu.

Herkes bu harika havadan zevk alıyor ve tatillerinin iyi geçeceğini düşünerek biraz da olsun rahatlıyordu.

Tabi bir kişi dışında..

Sokağın sonundaki iki katlı, beyaz bir ev perdeleri çekili, camları kapalı bir şekilde bu güzel havadan mahrum ediliyordu. Nedeni ise, evin içinde sabahın erken saatlerinde uyanamayan bir adet ergenin, yatağında uyuyor oluşuydu.

Bu genç delikanlı, gecenin geç saatlerine kadar video oyunu oynadığı için bu haldeydi. Hayatını böyle heba etmesi annesinin sinirlenmesine ve gencin her sabah azarlanmasına sebep oluyordu.

İki katlı evin, birinci katından gelen gürültülerle mırıldanıp, üzerindeki pikeyi başına kadar çekti.

Aşağıdaki gürültü bir an için kesildiğinde mayışarak yatağında gerindi ve uykusuna devam etti.

Bir kaç dakika sonra adım sesleri duyuldu ve gencin odasının kapısı hızla açıldı.

Otuzlu yaşlarında bir kadın elleri belinde, sıkıntılı yüz ifadesiyle yataktaki gence bakmaya başladı.

"Rio! Kalk artık!" sert sesi Rio diye adlandırdığı gencin kulaklarına ulaştığında hızla sanki hiç uyumamış gibi yerinde doğruldu ve annesine bakmaya başladı.

 "Anne, uyandım, geliyorum." Aceleci hareketlerle ayağa kalmaya çalışıp, bacakları pikeye dolanınca yere kapaklandı ve acı içinde inledi.

"Bu seni kaçıncı uyandırışım? Yine geç saatlere kadar oyun oynadın değil mi Rio?!"

Annesi baya kızmıştı. Ki, haklıydı da. Bu annesinin onu beşinci uyandırışıydı. Her defasında uyanacağım diyerek uyumaya devam etmişti.

Almıştı şimdi başına belayı. Annesinin bitmez, tükenmez azarlamaları bu sabah da devam edecekti anlaşılan.

Bacaklarından pikeyi serbest bırakıp ayaklandı. Uyku sersemi tatlı görünüşü, annesi Bayan Isabel'in sinirini hafif de olsa yatıştırmış gibiydi.

"Beş dakika içinde hazır ol ve aşağı kahvaltıya in!" Kapıyı çarparak çıktığında, geriye şaşkın bir Rio bırakmıştı.

Bugünün azarından yırtmıştı sanırım. Bunun sevinciyle paytak adımlarla odasından çıkıp, banyoya ilerledi. Kapıyı açıp içeri girdi ve aynanın karşısına geçti. Yine mor göz altları ve kızarık gözler karşıladı onu.

Musluğu açıp yüzünü yıkadı, ardından havlu ile kuruladı. Aynada bir kez daha kendini izlediğinde, kayık tipi düzelmiş gibiydi. Havluyu geri yerine bırakıp, tipini birazcık daha olsun düzeltmek istercesine elleri saçlarına gitti. Saçlarını şekillendirdikten sonra, aynaya tekrar baktı.

Gülümseyerek, aynadaki yakışıklıyı süzdü. Beyaz saçları ve buz renginden daha açık mavi gözleriyle tam anlamıyla garipliğin vücut bulmuş hali gibiydi.

Onunla az dalga geçmemişlerdi farklı olması yüzünden. Ucube, canavar diyen çok olmuştu. Onları takmamaya çalışsa da, yine de üzülmekten alı koyamamıştı kendini. Bu güne kadar, sırf dış görünüşü yüzünden bir tane bile doğru düzgün arkadaşı olamamıştı.

Anne ve babasına kaç defa neden böyle göründüğünü sorsa bile, hep geçiştirilmişti. Aklının bir köşesinde bunun bir sebebi olduğu gerçeği olsa da göz ardı etmeyi seçerek, hiç düşünmedi.

F.U.E.L || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin