9. Bölüm

27 3 5
                                    

Kafede neredeyse bir saate yakın oturdular. Shin ve Rio sohbet ederken, Win de sessizce yemeğini yiyip onları dinledi. Sonra Rio ve Win konuşup, Shin sessiz kaldı.

Rio onların bir birileriyle konuşması için baya çabaladı ama nafile. Bir işe yaramadı malasef.

Onlar konuşurken, bu sırada Alon mutfakta deli gibi çalışıyordu. Bir yandan babasına yardım ederek siparişleri hazırlıyor, diğer yandan annesi ile birlikte müşterileri karşılıyordu. Gelen gidenin de haddi hesabı yoktu. Bir kalkıyor, kalktığı gibi de yerini başkası dolduruyordu.

Tanrı Alon'a sabır versindi. Şu anda en çok ihtiyacı olan şey buydu.

Kafenin yavaş yavaş boşalıp, ailesi idare ede bilecek duruma gelince hemen boş bir yer bulup oturdu. Ayaklarını uzatarak gerindi. Bu gün daha bir yoğundu burası. Arkadaşlarıyla bile görüşememişti doğru düzgün.

Arkadaşlarını içeri çağırmak için arka bahçe kapısına ilerlerken iki kez çalan çan sesiyle yüzünü buruşturdu. Arkasını dönüp kim olduğuna bakınca yerinde donup kaldı.

İlk giren grup normalde tabi bir problem yoktu onlarla ilgili.

Savaşçı olduklarını dövmelerinden anladığı bu gruba gülümseyerek yer gösterdi.

Sonra diğer gruba geçti. Gerginlikle yutkunup, terli avuç içlerini önlüğüne sildi. Az kalsın ağlayacaktı ona nefretle bakan elflerin karşısında.

Bu elfler okulda gördükleriydi. Buraya kadar takip mi etmişlerdi, yoksa tesadüf müydü?

Umarım tesadüftür...

Gülümsemeye çalışıp, eliyle yerlerini gösterdi. Uzun boylu yeşil gözlü elf omuzuna çarpıp geçtiğinde dudaklarını ısırdı.

Bir el boğazını sıkıyordu sanki. Arka kapının penceresine baktığında göz göze geldiği Shin ile içten içe sevindi. Gözleriyle yalvarıyordu resmen şu an.

Shin onların karşısında duracak tek kişiydi ona göre. Bu yüzden ister istemez güveniyordu Shin'e.

Shin'in hızla dönüp Win ve Rio’ya bir şeyler söyledikten sonra hep birlikte ayağa kalktıklarını görünce rahatça nefes aldı. Boğazını sıkan el gevşemişti nihayet.

Önde Shin arkasında ise Rio ve Win kapıyı açıp içeri girdiler hep birlikte. Herkes kendi işine odaklandığından kimse dikkat etmedi. Zaten kafe normalden bile daha büyüktü. Elfler kafenin ortalarında bir yerde, savaşçılar çıkış kapısının yakınlarında, Shin, Rio ve Win ise kafenin bitiminde, sonlara doğru bir masada oturdular.

Alon kendisini daha güvende hissediyordu şimdi. Elfler bir arıza çıkarırsa, Shin buradaydı. Digerleirni ezip geceler bile ona bir şey yapmazlardı neticede. Bu yüzden rahattı.

Alon mutfağa geçtiğinde shin hala sessizligini koruyordu. “Neler oluyor?” diyen Rio ile elflerden gözlerini alıp bakışlarını beyaz gözlere dikti. Cenesiyle elfleri işaret edip, “Sanırım takip etmişler. Amaçları olay çıkarmak mı? Yoksa sakin sakin kahve içmek mi?” dedi.  Alayla sırıttı gözlerini devirirken. “Umrumda değil gerçi. Ne yapmak istiyorlarsa bırakın yapsınlar” alaca gözleri sinsice parladı. “İki katıyla geri ödeyeceğim.”

“Bu kadar insan içinde bir şey yapmazlar merak etme.” Shin Wîn'e baktı gülümseyerek. “Yine yargısız infaz yapıyorsun. Bir kaç elma çürük çıktı diye, hepsini çöpe atamazsın.”

“Keşke elma kadar tatlı olsalardı, belki o zaman düşünürdüm.” Gıcık gıcık bakıp önüne döndü.

Etraftaki masaları taradı gözleriyle. Sadece 9 masa doluydu. Çoğu normal insanlardı. Bir kavga çıkarsa yaralanma ihtimalleri yüksekti. Çıkışları kontrol edip, güvenli yerlere baktı hızlıca.

F.U.E.L || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin