-2-
Getirildiği oda kocamandı ve bir o kadar da lükstü, balayı süiti gibi bir hali vardı. Bu odada başına gelecek olası şeyleri düşündükçe nefes alamadığını hissediyordu. Hırıltılı bir nefes alıp geri verdi, buradan çıkmayı defalarca kez denemişti fakat bu lanet oda da kilitliydi ve kapıda adamlar bekliyordu. "Allah'ım yardım et!" diye yalvardı cılız bir sesle. Buradan bir şekilde çıkmalıydı ve bunun için bir mucize olsun diye yalvarmaktan başka çaresi kalmamıştı. O sırada kapının açılmasıyla neye uğradığını şaşırdı. Selim denen o adam mı gelmişti? Korkudan birkaç saniye kapıda kimin olduğuna bakamadı ve kendisine yaklaşan kişiye döndüğünde karşısında Nezahat'i buldu. Ne işi vardı ki bu kadının burada? Bir de onun kıskançlık krizleriyle hiç uğraşamayacaktı doğrusu. İşin ilginç yanı kadının hiç kavga çıkaracakmış gibi görünmemesiydi. Aceleci bir ses tonuyla "Hadi çabuk, çıkıyoruz buradan!" diye fısıldadığında ne olup bittiğini anlayamadı Hayal. "Yine nereye götürüyorsun beni?"
"Kurtarıyorum işte seni, geri zekâlı! Hadi gidiyoruz, hızlan biraz."
"Bana niye böyle bir iyilik yapıyorsun ki?"
"Çünkü sevgilimin seninle yatmasını istemiyorum, oldu mu? Şimdi düş peşime!"
Daha fazla sorgulamadan kolundan tutup onu odadan çıkaran Nezahat'le gitmeyi kabul etti. Allah'a yalvarırken bahsettiği mucize bunun gibi bir şey miydi bilmiyordu ama kurtuluş kapısı olan dış kapıdan başlarına bir kaza bela gelmeden çıktıklarında derin bir nefes aldı kız. Özgürlüğüne kavuşmuştu işte! Özgürlüğüne biçtikleri bedeli bilmeden onu buradan götüren kadını takip etti.
●●●
Yolun kenarında durup, rastladığı çiçekçiden bir buket kırmızı gül almıştı ve şimdi Fulya için tuttuğu evin önündeydi. Yatak odasının ışığı yanıyordu. Yatmaya hazırlanıyor olmalı, diye düşünerek zili çalmak istemedi Utku. Cebindeki anahtarla kapıyı açtı ve sürpriz yapmak için sessizce içeri girdi. Her yer karanlıktı, parmak uçlarıyla usul usul merdivenlerden çıkmaya başladı. Fulya'nın odasına ulaştığında kapının önünde durup aldığı güllerin güzelliğine baktı. Fulya'nın sesine benzer bir ses gülüşmeler eşliğinde konuşuyordu.
"Ne kadar çok seviyorsun beni, söyle bakalım."
Sevdiği kadının sesine ve gülücüklerine karışan bir erkek sesi "Söylemesem, direkt göstersem daha etkili olmaz mı?" diyordu. Fulya'nın kıkırtıları, beraberinde adamın kıkırtılarını da getirmişti.
Utku buna inanmak istemediği için sesin televizyondan falan geldiğini düşünmek istedi. Çünkü bu olamazdı. Yani, Fulya onu aldatmış olamazdı. Fulya Arzu gibi değildi, olamazdı! Çınar'ın sözleri aklına geliyordu ama aklı kabul etse de kalbi sonuna kadar inkâr ediyordu. Bu bir kere abisinin başına gelmişti. Aynı şey aynı şekilde onun da başına gelecek değildi, gelemezdi. Paranoya yaptığına emindi. Şimdi içeri girecekti ve yanıldığını görüp utanacak, hatta bir o kadar da rahatlayacaktı. Kader ya da tesadüf, her neyse bu kadar tekrar edemezdi! Odaya girmeden önce derin bir nefes aldı ve göreceği şeylere kendini hazırlamaya çalıştı. Ne kadar hazırlayabilirdi ki kendini bu ihanete? Kim bilir ne zamandan beri kandırılıyordu. Kapıyı açtığında gördükleri karşısında şaşkına dönmüştü. Sevdiği kadın başka bir adamla, yarı çıplak bir vaziyette yataktaydı. Hem de kendi yataklarında! Bunun daha farklı bir açıklaması olamazdı. Daha fazla kendini kandıramadı. Varlığını fark eden kadına doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çalınmış Cennet |Cennet Serisi 1 | ღRAFLARDAღ
RomantizmCopyright © Tüm Hakları Saklıdır