☆"Neden hala buradasın?"
Chanhee uzandığı koltuktan doğrulurken saatini kontrol etmişti. Saat hala erkendi. Juyeon'un gittiğini düşünmüştü.
"Uyanmanı bekledim."
Fakat gitmemişti. Evi buram buram kahve kokarken sevdiği beden elindeki kahve kupasını masanın üzerine bırakmıştı. Chanhee ise tekrardan uzanmış ve gözlerini kapamıştı. Gülmüştü Juyeon. Sahiden iyi miydi?
"Doktora git."
Chanhee' de gülmüştü ciddi olup olmadığını sorguladığı bedenin cümlesiyle. Gözlerini açmadan sormuştu sonra boğukça.
"Bunu söylemek için mi bekledin?"
"Hayır. Konuşmak istiyorum."
Uzanan bedene doğru onun için yaptığı kahveyi uzattı Juyeon. Artık konuşsalar iyi olurmuş gibiydi. Chanhee'nin üzerindeki battaniyeyi çekti dudaklarını aralarken.
"Bu nedenle biraz ayık olsan iyi olur."
"Sarhoş falan değilim."
"Emin misin? Sevgilimi özledim, üzgünüm, neden burada olduğumu bilmiyorum?"
Elini uzattı doğrulması için ona cevap vermekle meşgul olan bedene.
"Ayık Chanhee bunları söyleyemez mi?"
Elini tutmasını beklemediği eski sevgilisi sıkı sıkıya tutup doğrulmuştu Juyeon hiçbir şey demezken. Dağılmış siyahları gözlerini örtüyordu, kendisinde olan gözlerin içerisinde hangi duyguların olduğunu kestiremiyordu bile. Tuhaftı Chanhee. Ayık olduğunu belli etmek istercesine tekrar etmişti Juyeon'u.
"Sevgilimi özledim, üzgünüm ve neden onca şeyden sonra burada olmak istediğimi bilmiyorum."
Ne hastaydı nede sarhoş.
"Kafama falan vurdum hatta. Düşünmekten kafayı yemiştim. Sorun olmadığını söyledin."
Chanhee bildiği gibiydi hep. Netti. Soru işaretleri yoktu onda. Her şey açıktı.
Elleri kendi ellerine kıyasla sıcaktı. Bir şey söylemeden çekmişti elini.
"Sadece özür dilerim Chanhee. Daha fazla bu halde olmanı istemiyorum. Sözünü tutmadın, ama bu bırakıp gitmem gerektiği anlamına gelmiyordu."
Sanki bunları duymayı bekliyordu. Şaşırmamıştı bile. Uzunca bir aranın ardından ilk defa konuşuyorlardı adam akıllı.
"Yani özrün korkağın teki olduğun için mi?"
"Ne olarak görmek istersen iste yaptığım şeyden hala pişman değilim."
Kırılmış mıydı bunu duyduğu için pek emin değildi. Ailesi ve Juyeon'un düşüncesine ilk defa katılmak istemiyordu.
"Ne güzel."
"Ölümden dönüyordun. Ailenin gözlerinde ilk defa o zaman korkuyu gördüm. Yanında olmam doğru değildi."
"Haklısın. Doğru olanı yaptın."
Juyeon'un beklediği cevaplar bunlar değildi. Chanhee öylesine cevap veriyordu. Böyle düşünmediği açıktı. Fakat gözlerinin içine bakarken yaptığı tek şey onu onaylamaktı.
"Cidden böyle düşündüğünü düşünmüyorum."
"Ne düşünüyorsun?"
Derince bir nefes aldı Juyeon.
"Boşver."
Bıkkın seslenişine karşı sakinliğini korumuştu siyah saçlı olan.
"Artık ölümden döneceğim bir durumum yok. Artık inan bana çok iyiyim. Fiziksel sağlığımda öyle. Endişeleneceğin bir durum yok. Uykusuzluğumun nedeni düşünmek sadece."
Kalkmak istemediği rahat koltuğunu ayaklanarak terk ettiğinde özlediği bedenin tam karşsında durmuş ve gülümsemişti.
"Ama bilmeni istiyorum ki, eskiden onca aptalca şeye rağmen huzurlu ve mutluydum."
Aşık olduğu gözlerine bu kadar yakından bakmayalı bir yıl olmuştu.
"Daha çok düşünüyorum. Ruhum sanki cidden terk etmiş bedenimi. Sen varken bunların hiçbiri yoktu. Ve fiziksel olan hiçbir şey sorun değildi."
Gülmüştü Chanhee'nin son cümlesine.
"O gün canının ne kadar yandığını görmediğimi mi sanıyorsun?"
Chanhee'nin de sinirleri bozulmaya başlamıştı. Kesinlikle birbirlerini anlamadıklarına inanamıyordu.
"Tanrı aşkına Juyeon şu an sapa sağlam buradayım çünkü o gün gördüğün tüm ağrılar şimdi yok. Geçiyor."
"Neden bu kadar bencil davranıyorsun? Değer verdiğin birinin canının yanışını hiçbir şey yapmadan izlemek kolay mı sanıyorsun? Gitmeme izin veren sendin."
Chanhee uzunca baktı sevgilisinin yüzüne. Changmin'in söylediklerini düşündü.
"Zamana takılmamak lazım. O zamanın iki genç ruhu birbirlerine zarar vermemek adına uzaklaşmışlar yalnızca."
☆
08092022