bölüm 6, ne zaman olacak

681 127 132
                                    


♡♡♡

O öpücüğün sonunda, Peter Minho'ya karşılık vermiş ama biraz sonra geri çekilmişti. Bu durum yüzünden iki taraf da afallarken, sessiz kalmış ve günü öylece bitirmişlerdi. Minho ne olduğunu anlamadığı için sessiz kalırken Peter ise kafası karıştığı için öpücüğü kesmiş ve sessiz kalmıştı.

Sonraki gün ise Minho onu her gün beklediği yerde beklememişti. Yetersizlik hissi, ayriyeten de olayların ani oluşu onu geri çekmişti. Sarayda odasından çıkmayıp, önceki geceyi kendi kafasına film şeridi gibi tekrara sarmıştı. Pişman değildi ama Peter'ın bu hareketi kafasını karıştırmıştı. Sadece bugün için, Peter'ın, Minho'yu ağacın altında onu beklediğini umdu.

Şu an ise o olaydan iki gün geçmişti ve Minho bugün Peter'ı görmek için hazır hissediyordu. Hatta nedense normal vaktinden daha erken çıkıp köye gelmişti. Ne hissettiğini de tam olarak bilmiyordu. Hem gergin hem de heyecanlıydı. Ya da beklentili, bilinmez.

Gereğinden fazla ağacın altında oturmak istemediği için köyü dolaştı. Halk, kendi hâlindeydi. Herkes kendi işine bakıyordu. Minho, sokaklarda yürümeye başladı. Kendi hâlinde evler, dükkanlar vardı. Az ilerde tarlalar, tarlaların başında da insanlar iş yapıyordu. Kafasını o taraftan çekip dükkanları dolaşmaya devam etti.

Vaktini gereksiz şekilde öldürürken dinlenme ihtiyacı hissederek bir yere oturdu. Amaçsızca dolaşsa da Peter'ın gelmesine az kaldığı için yorgunluğuna laf etmiyordu bile.

Biraz dinlenip, her zamanki yerine giderken arkasından "Merhaba, gelecekteki Prensim." diye hitap eden bir ses duydu. Olduğu yerde durdu Minho. Hemen dönerse onu haklı çıkartacaktı. Ama gitse bile zaten onun haklı olduğunu biliyordu. Başta tereddüt ederek arkasına döndü ve, "Pardon?" dedi.

Önündeki kişi, 20li yaşlarında bir gençti. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Yüzündeki gülümsemesini silmeden, "Özür dilerim, rahatsız etmek istemiştim." dedi. Sonra ilave etti cümlesine, "Sizi köyümde görünce selam vermeden geçmek istemedim."

Minho'nun önünde ona saygıyla eğilince, Minho refleksle hemen sağına soluna bakmıştı. Birden telaşa kapıldı. Hemen kendi ayarı olan gencin kollarından tutup dik durmasını sağladı ve "Sen kimsin?" dedi.

Genç güzel gülümsemesini yüzünden silmeden, "Dedim ya efendim, köyümde sizi görünce selam vermek istedim. Burada yaşıyorum." dedi.

Minho ellerini alnına koyarak ovaladı bir süre. "Beni nereden tanıyorsun?" diye sordu bu sefer. Tek rahat davrandığı, kendisi olduğu yer burasıydı ve burada bile saraydan olduğunu bilinmesi onu kötü hissettirdi. Ona saygı ekiyle konuşması bile sinir etmişti Minho'yu.

"Merak etmeyin efendim, sizin bu durumdan hoşnut olmadığınızı biliyorum. Arada saraya işim düşüyor oradan biliyorum. Yoksa bizim gibilerin sarayda ne işi olsun ki?" rahatça cümlesini bitirdi. Sonra karşısındakini daha da rahatlatmak için cümlesine devam etti, "Ve içiniz rahat olsun. Birilerine söyleme gibi bir derdim yok."

Minho ikilemde kalsa da ses etmedi. Daha geç olmadan Peter'ın yanına gitmek istiyordu. Bu yüzden geçiştirdi. "Peki o zaman, tanıştığıma memnun oldum. Bir gün yine görüşürüz." dedi ve onun cevabını beklemeden ilerlemeye devam etti.

Fazla gereksiz telaşa girmişti. Yoluna devam ederken, arkasından o genci duydu, "Adım Jin efendim. Ve ben de memnun oldum. Tekrardan görüşelim lütfen." Minho ilerledikçe sesi git gide azaldı. Minho arkasına bakmadı ve yoluna devam etti.

Minho'yu tek rahatlatacak şey Peter'dı şu an. Konuşmasa, görse bile yeterdi. Ağacın altında durmadı bu sefer. Ağaca yaslanarak onu bekledi.

Askerler görünmüştü bile. Birkaç dakika daha orada dursaydı kaçıracaktı. Bu yüzden içinden zamanlamasıyla övündü. Askerlerin arasında aradığını buldu ve gülümsedi. Onun yanına gitmeyi düşündü. Aynı ilk gün yaptığı gibi.

İlerlemeye başladı ama bir sorun vardı. Peter yüzüne bile bakmamıştı. Normalde arada konuşmasalar bile göz teması olurdu. Ama, şu an sanki Minho yokmuş gibi askerlerin arasında ilerlemeye devam etti.

Minho kaşlarını çattı ve olduğu yerde durdu. Yürümeye devam etmedi. Çirkefleşip bağırmadı bile, sadece kırılmıştı. Tanrı aşkına, derdi neydi bu adamın?

Hep kendisinin adım atmasından sıkılmıştı. Öpüşmelerindeki adımı bile kendisi atmıştı. Bir yerden sonra zorlama olduğunu hissetti Minho.

Hiçbir şey yapmadan orada biraz oyalandı. Bir iki saat sonra da kendisi sarayın yolunu tuttu. Peter'ın ya da bir başkasının onu sarayda görmesi umrunda bile değildi şu an.

Gece yarısı olmuştu. Diğer tarafta ise Peter kendi evine gidiyordu. İki gündür düşünmekten kafayı yediğini hissetti. Minho'yu bugün görmüştü elbette. Farkındaydı. Ama çekindi.

Yürürken adı konulmamış 'ilişkilerini' düşündü. Birkaç ay önceye kadar Minho ve Peter birer yabancıydı. Minho onu bir şekilde fark etmiş ve resmen her gününü o ağaçta onu bekleyerek geçirmişti.

Peter başta umursamadı. Kendisi yaşça büyük olsa da Minho bir gençti. Hevesini alır diye düşündü. Ama umduğu gibi olmamıştı. Minho gün geçtikçe daha fazla kapılmıştı.

Hoş, Peter da bir yerden sonra asla şikayetçi olmamıştı. Bu böyle sürdü.

Ama sorun şu ki, Peter'ın hayatında bırak erkeği bir kız bile olmamıştı. Önceliği aşk değildi. Ve ona öğretilen aşk bu da değildi. Bir kızla evlenilir ve aile kurulurdu. Hayatına Minho girince bütün her şeyin değiştiğini hissetti.

Hiçbir zaman bir erkeğe aşk gözüyle bakmamıştı, ki iki gün önce bir erkek onu öpmüştü. Korktu ve geri çekti kendini.

Bugün de Minho'dan kaçtı. İyi mi yapıyordu yoksa kötü mü yapıyordu emin değildi şu an. Kafası o kadar karışıktı ki bugünü nasıl atlattığını bile bilmiyordu.

Umut verdiğini biliyordu. Minho'yu kesinlikle suçlayamazdı. Sadece biraz daha zaman istedi. Onu anlamasını umdu. Kendi içinde kendini çözmesi gerekiyordu ilk önce.

Minho'yu kaybetmek istemezdi. Zaman geçtikçe ona çekiliyordu, farkındaydı. Ama bir erkeği sevmek de köy gibi bir yerde cesaret isteyen bir şeydi. Çevresinde böyle bir durum olmamıştı hiç. Herkes robot gibiydi. Vakti gelince aile kurulurdu. Minho ve Peter'ın durumu ise daha farklıydı.

Bu yüzden sonraki adım için çok dikkatli olmalıydı. Sadece bir heves uğruna herkesi karşısına alamazdı.

Kendi içinde düşüne düşüne evine vardı nihayet. Kapıyı açtı. Elini yüzünü yıkayıp direkt odasına girdi. Sanki gün boyu kafa yormamış gibi biraz da, yatağında düşünecekti.

Ama tek bildiği bir şey varsa da bu da gerçek anlamda Minho'dan etkilendiğiydi.

♡♡♡

herkes hemen her seyleri kabul edemez🤔 yani kizmayin hanji de kendince hakli gibi

bu bölüm biraz kısa oldu ama akış için gerekli bir bölümdü, her neyse nasılsınız hayat nasıl gidiyor

gidiyor mu daha dogrusu

ve hepinizi opuyorumm😽✨
(nedense bugun asiri sevgi doluyum)

still with you || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin