bölüm 7, bilmiyorum ama

688 142 182
                                    


♡♡♡


Peter üç gündür resmen Minho'dan kaçtı. Utanmış mıydı, tabiki de hayır. İstememiş miydi, karşılık vermişti zaten. O zaman sorun neydi?

Minho ilk gün hem kendine hem de ona izin vererek köye gitmedi, onu beklemedi de. İkinci gün ise, Peter'ın resmen ondan kaçtığını fark etti. Burada da üzerine gitmek istemedi. Son günde kaçtığında ise Minho cidden sinirlenmişti. Nedenini öğrenmek istedi. Bir yandan adım atmak istemedi, diğer yandan da adım atmazda sonsuza kadar böyle süreceğini hissetti.

Üçüncü günün sonunda nihayet aynı yerinde, ağacın altında beklemeye başladı. Bu durumdan sıkılmıştı. Tamam, başta tek taraflı gibi görünse de sonradan Peter da ona yüz verdi. Ki, öpücüğüne bile karşılık vermişti.

Bu sefer onun gidişini izlemedi. Askerler saraya vardığı an, sessizce saraydan çıkmıştı. Onu geri dönüş yolunda yakalamak istedi.

Geceye eşlik eden siyah saçları akşamın rüzgarıyla uçuşuyordu. Elleriyle düzeltti. Olabildiğince sakin durmaya çalışıyordu. Hatta, sonradan ayağa kalktı. Hiçbir şey olmamış, kendi içinde savaşlar vermemiş gibi bu sefer de ayakta bekledi. Peter'ın uzaktan simasını gördüğünde ise hareketlenmeye başladı.

Peter da onu gördü. Başta adımları yavaşlasa da durmadı, O da Minho'ya doğru ilerlemeye başladı. Bugün ne varsa konuşmak istiyordu. Kendine zaman vermişti. İyice düşünmüştü ve hazır hissediyordu artık.

Bundan gaz alan Minho ise olağan bir sinirini içine gömerek sessizce yanına vardı.

Kendi içinden bütün diyeceklerini hesaplanmıştı ama Peter'ın yüzünü görünce unutuvermişti. Böyle olmasından nefret etmeye başladı. En azından, şu anlık için.

Niye benden kaçıyorsun, gibi soruları içine atarak sadece, "Konuşalım mı?" dedi Minho. Sesindeki sinir ve kırgınlığı yansıtmamaya özen gösterdi.

Peter ise, kaçmaktan ziyade kendine zaman vermişti aslında. Dün gece ise bir anda bunun saçma ya da karşıki tarafı incitebilceği olasılığı aklına dank etmişti. Düşüncesizlik, karşı taraf için aklında soru işareti, istenilmeme duygusu ve dahası. Bunlar, anca dün gece aklına gelmişti. Bu yüzden de, bugün ondan kaçmayacak, onun yanına o gelecekti. Ama yine ilk adımı atan Minho olmuştu. Bu durum vicdanen ya da değil, her türlü utandırmasını, rahatsız hissetmesini sağlamıştı Peter'ın.

"Konuşalım." dedi o da. Ama Minhodan ziyade Peter'ın sesi, sesindeki pişmanlığı birkaç kilometre öteden beri belli oluyordu. Saklama gereği duymamıştı.

Peter, birkaç gün önceki gibi Minho'nun elini tutmuştu. Birkaç gün önce olsa da, ondan sonra adam akıllı konuşmamış, görüşmemişlerdi bile. Peter'ın, akşam soğuğunda üşüyen Minho'nun ellerini, kendi sıcak elleriyle birleştirmesi ikisi için de, değişik bir duygu olmuştu. Bu his hem ikisinine de aşırı yabancı hem de aşırı tanıdık geldi.

Elleri ayrılmadan yürümeye başladılar. Yüksek tepe gibi bir yere vardılar sonra. Aşağıdan yaklaşık iki-üç köy görünüyordu. Sokakların ışıkları da yanık olunca cidden önlerine güzel bir manzara sunuluyordu.

İkisi de ellerini ayrımadan yan yana oturdular. Birkaç dakika sessizce durdular ve Peter en sonunda, "Özür dilerim." dedi. Sesi o kadar kısıktı ki, Minho başta anlayamamıştı bile. Ancak, Peter sonradan kelimeyi tekrar edince anladı.

Peter, devam etti. İçindekileri dökmek istiyordu artık. "Başta, hiçbir şey hissetmemiştim. Belki hevestir dedim, eğleniyordur dedim ama sen bunun yanlış olduğunu gösterdin." Ellerinin altındaki Minho'nun tenini okşadı. Minho ise pür dikkat dinliyordu.

still with you || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin