bölüm 10, gözlerinin tam içine

627 107 242
                                    

♡♡♡


Dünü düşünmekten kafayı yediği bir güne uyandı Minho. Tamamen berbat hissediyordu. Hatta öyle ki, kendini odasının penceresinden sallandırmayı düşündü. Belki kafası yere çarpardı da olmayan beyni bu çarpmayla beraber işleve girerdi.

Genel temizlik, üstünü giyinme, sonrasında kahvaltı... Bunlar olurken tek bir duyguya sahipti. Sinir.

Kendine sinirliydi. Bir insan nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdi ki, kendine şaşırıyordu. Elindeki kitabı yatağına fırlattı. Bu düşünceler yüzünden kitaba bile odaklanamıyordu. Başta, birkaç gün kendini saraya kapatmak istedi. Sonra bu ilişkilerini zedeleyeceği için vazgeçti. Şu an, Peter'ın köyüne gidip onu bulmalı ve konuşmaları gerekirdi ama Minho oturmuş kitap okumaya çalışıyordu.

Ki, okuyamıyordu da. Ofladı ve gözlerine kadar uzayan kahküllerini eliyle arkaya attı.

Daha fazla dayanamadı ve Peter'ın köyüne gitmek üzere saraydan ayrıldı. Kendisi batırmıştı, hâliyle kendisi düzeltmeliydi.

Yolda giderken kendi içinden neleri yapacağını, neleri dememesi gerektiğini tartıyordu. Sadece sözleri değil, hareketleri de sorundu bazı zamanlar. Kendini kontrol etmeliydi ama bu Peter yüzünden aşırı zorlaşıyordu.

Her gün geldiği köyü es geçti. Birkaç sokak ilerisi Peter'ın yaşadığı köydü. Nerede oturduğunu tam olarak bilmiyordu. Bu yüzden biraz sokakları dolaştı, belki dışarıda bulabilirdi onu.

Sokakta dolaştı ama tanıdığını simayı bulamadı. Ne yapacağını bilemeyerek bir yere oturdu. Kapı kapı dolaşmayı bile düşünmüştü bir an ama bu düşünceden hemen vazgeçti. Tamam deliydi ama o kadar da kaçık değildi. Hem, Peter asker değil miydi, onun hayatı saray ve halk arasında gidip gelmesi gerekiyordu. Kısacası, illa ki çevresinin olması gerekiyordu. Evde fazla durmayacağını, bir yerlere gideceğini umut ederek olduğu yerde biraz daha bekledi.

Öğleni geçiyordu. Buna rağmen beklediğine değeceğini hissediyordu Minho. Bu sefer cidden batırmayacaktı. Ki, aklında bazı yerler vardı. Eğer Peter'ı görürse, kendini affettirmek için uğraşacaktı. Bugün ona güzel bir gün yaşatmak istedi. Ama bunun için Peter'ın kendini göstermesi lazımdı. Evini bilseydi kesinlikle yanına uğradı ama onu sormak hiç aklına gelmemişti. Hem Minho sorsa bile sonrasında o da Minho'nun evini sorabilirdi. Riske girmeye gerek yoktu. Ama bu türlü de Peter'ın evini bilmediği için burada vaktini öldürüyordu.

Sinirlerine hakim olarak biraz daha oturdu. Şanslıydı ki birkaç dakika içinde sokakta geçen Peter'ı görmüştü. Eli doluydu. Ev için erzak almış olmalıydı. Sırıtarak ayağa kalktı ve Peter'ın yanına gitmek için yürümeye başladı.

Peter, ona doğru gelen Minho'yu görmüş, başta inanamamış bu yüzden tekrar dönüp bakmıştı. Onu kesinlikle burada beklemiyordu. Yerinde durup tam dibine girmesine izin verdi.

"Sonunda seni buldum." diyerekten güldü. Eğer bugün onu görmeseydi eve kendini kapatıp kafayı yemeyi düşünecekti.

"Niye buradasın?" diye soru sordu Minho'yu umursamamak için uğraşırken. Sesi de mesafeli duruyordu.

"Dün konuşmak istemedin ve ben de üstelemedim. Ama şu an böyle bir lüksün yok." Gözleriyle Peter'ın elindeki eşyaları gösterip sözüne devam etti. "Şunları evine bırak, öyle konuşalım."

Kararlıydı. Dün saçma bir şey yaşanmıştı ve bu sessizlik ne kadar uzun sürerse ikisi de o kadar yara alırdı. Minho ne yapıp ne edip Peter'ın iyi hissedeceğinden emin olacaktı.

Peter, Minho'yu dinledikten sonra bir şey dememişti. Bu sessizlik onu da yormaya başlamıştı. Dün bu olanlar yüzünden tam olarak uyuyamamıştı bile. Bu yüzden sessizce kafa sallayıp istikametini evinin yoluyla değiştirdi. Merak ediyordu, Minhoyla konuşmak istiyordu ama içinde bir yerlerde kırgınlığını saklayamıyordu da. Bu yüzden konuşmamış, Minho'nun onu takip edeceğini bildiğinden öylece yürümeye başlamıştı.

still with you || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin