♡♡♡Dün akşam Peter ile buluşma ayarlanmıştı ve şu anda da Minho'nun buluşma için hazırlanıyor olması ve çıkması gerekiyordu.
Kralın ricasıyla o kızla buluşması değildi.
Evet, kesinlikle ricaydı.
Kral Kim'in sarayında neden bulunduğunu sorgularken yerinde rahatsızca kıpırdanmaya devam etti. Resmen prensesle bir buluşması vardı ve buna dur diyemiyordu. İşlerin ciddiye binmemesi gerekiyordu. Ki, kıza zerre umut da vermemişti.
Beş dakika daha masada bekledi ve en sonunda Prenses Jae kapıdan içeri girdi. Minho'yu görünce önünde eğildi, ardından Minho'nun karşısındaki sandalyeye oturdu.
Bunlar olurken sessiz kalan Minho en sonunda konuşma ihtiyacı hissetti ve, "Merhaba." dedi. Minho'ya gülen yüzle bakan Jae de ona karşılık olarak, "Merhaba." dedi.
Evet, konuşma bitti şu an. Artık gidebilir miyim, lütfen? Minho içindekileri bastırdı ve o da Jae'ye gülümsedi.
"Seni de yormuş olmalıyız, keşke başka yerde buluşsaydık." dedi Jae. Sohbet açmaya çalışıyordu. Belliydi.
"Öncekinde de siz gelmiştiniz, ödeştik." diyen Minho ilk başta önceki diye belirttiği için bunu da 'buluşma' olarak anlarsa diye kaşlarını çattı, sonra da ödeştik de ne demek, ben ne zamandan beri bu kadar kaba konuşmaya başladım diyerekten yapmacık gülümsemesi düz bir hâle geldi. Şu an umut vermemek ve saygısızlık yapmamak için kendi içinde savaş verdiğine inanamıyordu.
Bu cevaba karşı tebessüm eden Jae, kapının önünde dikilen çalışanı yanına çağırarak ikisi için çay getirmesini istedi. Minho ise ellerini bacaklarına sürterek kendince ritim yapıyordu. Bir yandan da Peter'a ne söyleyeceğini düşünüyordu. Buluşmak için ağacın altına gelecekti, büyük ihtimalle şimdi oraya varmış olmalıydı.
Çaylar önüne konulunca kendininkini eline aldı. Ne kadar çabuk bitirirse o kadar erken giderim düşüncesindeydi şu an.
Minho gibi Jae de sessizliğe bürünmüştü şimdi. İkisinin de elinde çay, öyle boş boş etrafına bakıp sonra elindeki çaylarını sessizce içiyorlardı.
En sonunda dayanamayan Jae, "Babama seninle bir daha buluşmak istemeyeceğimden bahsedeceğim." diye söze başladı. Konuşmalarına gerek yoktu, ikisinin de gözlerinden memnun olmadığı aşikardı zaten. Bu yüzden uzatmalarına da gerek yoktu.
Başta Jae istemedi evet ama belki sonradan evlenilirse araya sevgi de girebilir diye düşünmüştü ama şimdi karşısındaki geleceğin prensine bakınca istemediği bütün mimiklerinden belli oluyordu. Hani, kendisi istemese bile sonradan her şey olabilirdi. Zamana bırakabilirdi. Ama Minho'ya her baktığında aynı düşünmediğini fark ediyordu. Bugün, bundan daha da emin oldu. Belki sevdiği başka bir kız vardır, kim bilir.
Bunu beklemeyen Minho ise duydukları karşısında şaşırmadan edemedi. İşine gelirdi evet ama bir yandan kız için üzülmüştü.
Tabi ki, bu üzülme sadece birkaç saniye sürmüştü. Bunca zaman hep başkaları vasıtasıyla oradan oraya sürüklenmişti -bu zoraki buluşma gibi- ama artık bencil olmanın zamanı gelmişti bile.
Kartları açık oynamak istedi, özür dilerim bir sevdiğim var demek istedi ama bunu yapmaktan son anda vazgeçmişti. Şu anlık kimse bilmemeliydi. Kız, söylemezdi. İyi birisine benziyordu ama riske giremezdi şu an. Dudağını ısırarak kıza baktı, ne diyeceğini içinden tarttı. Sonra da sadece, "Teşekkür ederim." diyerekten fısıldadı. Hangi duyguyu yaşayacağını şaşırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
still with you || minsung
Fanfictionminho; gençliğinin ilk yıllarının verdiği cesaret ile yanlış zamanda, yanlış adama aşık olur. [09.09.22- 30.10.22]