0.4

1.7K 129 227
                                    

Burası..devasa bir alandı.

Beş katlı olan bu binanın her katı ayrı bir işlev görüyordu. Söylediklerine göre zemin kat ortak alandı, herkes orada oturup konuşuyor ya da önemli haberler orada veriliyordu. İlk kat hastane görevini taşıyordu, hastalık kapma riski olmayan yaralar orada tedavi ediliyordu.

Hastalık kapma riski olanlar binaya alınmıyor geride bırakılıyordu, çünkü ısırılmış olanlar iki üç saat içinde yaratığa dönüşüyordu.

İkinci katta kalınan odalar yer alıyordu, üçüncü kat söylediklerine göre gözlem ve silah deposu için kullanılıyordu. Bir de bodrum kat vardı, orası ise sığınak işlevi görüyordu. Kendilerine mükemmel bir yer bulmuşlardı.

Felix bana tüm katları göstermiş ve hepsini tek tek anlatmıştı, her şeyiyle. Hâlâ hayatta oldukları ve benim de onları bulduğum şokunu atamamıştım üzerimden. Hepsi değişmişti, hepsi büyümüştü.

Felix'in de Hyunjin gibi saçı uzamıştı, güneş kadar parlak sarı saçları gitmiş yerini gece kadar siyah bir renk almıştı. Gelişmiş, tamamen bir savaşçı olmuştu. Yüz mizacı dâhi artık daha sert görünüyordu.

Zaman ve yaşananlar, hepimizi değiştirmişti. Tepeden tırnağa.

Düşünceler içinde kaybolmuşken bir yandan da Felix'i takip ediyordum, beni kalacağım odaya götürüyordu. Odaların olduğu kat uzun ince koridorlardan oluşuyordu ve hem yanlamasına hem de karşı karşıya odalar vardı. Koridorlar iki kişi yan yana zar zor yürüyebileceğiniz kadar dardı.

Bu binada toplam kaç kişi vardı bilmiyorum, ama odalar sayamayacağım kadar çoktu.

Felix bir kapının önünde durduğunda ben de durdum ve kapıyı açıp bana gülüşünü izledim.

"İşte burası da kalacağın oda, ihtiyacın olabilecek her şey içeride var. Benim odam da işte tam sağındaki oda, ne zaman istersen bir adım ötende olacağım. Odalar biraz küçüktür ama inan bana çok rahattır."

Ona gülümseyip içeri göz attım, cidden küçüktü ancak küçük olmasına rağmen çok kullanışlı haldeydi.

"Bu odayı bu binaya ilk gelişimizde tutup ayırdım senin için, içeriye ihtiyacın olabilecek şeyleri koydum. Bugüne kadar senin gelmeni bekledi bu oda, şimdi sahibine kavuştu."

Odaya bakarak konuşan Felix'e çevirdim gözlerimi, sanırım gözlerim doluyordu yine.. Beni gerçekten unutmamış ve ümidini kesmemişti.

Aklıma gelen şeyle gülümsedim. Belki o söz verdiği gibi bulmamıştı beni ama, ben onun ayağına kadar gelmiş bulmuştum onu.

"Söylediğinin aksine seni ben buldum Felix-sshi."

Alayla karışık söylediğim şeyden sonra Felix bana bakmış ve biraz düşmüş olan yüzüyle bana cevap vermişti.

"Özür dilerim..sözümü tutamadım. Seni çok aradım, her deliğe baktım ama bulamadım."

"Ya.. Şaka yapıyordum ben ama. Şu an hiçbirinin önemi var mı sence? Bak, yeniden biraradayız. Önemli olan bu, değil mi?"

Söylediklerime karşı gülümsemiş ve beni onaylamıştı. Gerçekten önemli olan tek şey buydu, yıllar sürse de yeniden buradaydık.

"Gidip biraz dinlen, yemek vakti geldiğinde gelip seni uyandırırım. Konuşacağımız çok şey var, gücünü toplaman gerek öyle değil mi?"

Evet, cidden konuşacağımız çok şey vardı. Koskoca dört yılın birikmişliği vardı ortaya dökecek.

"Haklısın, konuşacak çok şeyimiz var."

The Land Of Blood | Hwang Hyunjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin