Tedaviyi bulduk..
Kafamda bu cümle yankılanıyordu durmadan, transa girmiş gibiydim sanki. Öylece, şaşkınlık içinde bakıyordum, bir fareye bir de Minho'ya. Dilim tutulmuştu sanki, çıkmıyordu sözcükler ağzımdan..
"N-ne yapacağız o zaman?" diye sordum, sesim titrek ve kekeleyerek çıkarken.
"Chan hyunga haber et hemen! Henüz her şey için hâlâ erken ancak bu gelişmeyi haber etmemiz gerek.." dedi Minho, yüzündeki gülümseme ve heyecan ile.
"..Git, git ve haber et!"
Onu hızla onaylayıp döndüm ve kapıya ilerledim hızlı adımlarla, laboratuvardan çıkıp sağıma ve soluma baktım bir süre. Aptala dönmüş gibiydim, kafam allak bullaktı ve heyecan tüm bedenimi sarmıştı. Koştum, sahanın olduğu yere doğru. Henüz gelmişler miydi dışarıdan bilmiyorum, ancak olabilecekleri tek yerdi saha.
"Chan ve diğerleri döndü mü?" diye sordum rastgele birilerini durdurup. İki kız ve bir oğlan bana şaşkınca bakarken, içlerinden biri zar zor salladı başını aşağı yukarı doğru. Onlara hızla teşekkür edip yeniden koşmaya başladım, sahaya yaklaştığımda içimde artan heyecan ve gerginlik ile hızlıca girdim ve içeriye baktım sabırsızca. Gözlerim Chan'ı ararken bir yandan da sabırsızca ayaklarımı yere vuruyordum, kafamı iki yana sallayıp tam etrafa bakmak için hareketlenecektim ki, omzuma konulan el buna engel oldu.
"Yun, bebeğim? Sorun ne, telaşlı görünüyorsun?" Hyunjin'in sesi ile ona doğru döndüm gergince, Hyunjin bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Gözlerinde endişe vardı, hâlim onu endişelendirmiş gibi görünüyordu..
"Hyunjin.." dedim hâlâ yerimde duramazken.
"Sakin ol ve ne olduğunu anlat." dedi Hyunjin, beni sakinleştirmek için bir eliyle saçlarımı okşarken.
"Chan.. Chan'ı bulmalıyım!" Hyunjin söylediklerime karşılık başını kaldırıp etrafına baktı ve beni omuzlarımdan tutup çevirdi ve kendiyle beraber beni de bir yere sürüklemeye başladı. Götürdüğü yere baktığımda, Chan'ı gördüm. Hızlıca yanına vardığımızda, heyecanlı gözlerle baktım Chan'a.
"Soo-Yun? Bir şey mi söyleyeceksin?" diye sordu Chan, bana kaşları çatık bir şekilde bakarken, o da farketmişti gergin olduğumu. Başımı salladım hızlıca.
"Minho, t-tedaviyi buldu. Sana haber vermemi-"
"MINHO TEDAVİYİ Mİ BULDU?" Yan tarafımızdan gelen sesle sıçradım yerimde, oraya doğru baktığımda ise Jisung'un şok olmuş gözlerle yanımıza gelmiş bize baktığını gördüm. Ben irice açılmış gözlerle bir Chan'a bir de Jisung'a bakarken, Jisung Chan'a doğru döndü.
"Hyung! Gidip bakalım hemen!" dedi heyecanla Jisung, Chan ise onu onaylayarak bize döndü.
"Hyunjin, Soo-Yun. Siz burada kalın ve etrafa göz kulak olun, fazla kişi öğrenmesin bu durumu. En azından şimdilik." dedi ikimize bakarak. Hyunjin'e döndüm o an, Chan'a ciddi bir şekilde bakıp başıyla onay verdiğini gördüm. İç geçirdim önüme dönerken, ben de gitmek istiyordum aslında..
Chan ve Jisung neredeyse koşar adımlarla yanımızdan ayrıldığında, sahadan çıkıncaya kadar onları izledim. Dikkatimi onlardan ayıran ise, Hyunjin'in beni kendine döndürüp sarılması oldu. Şaşkınca kollarımı ona sararken, hafifçe saçlarımı okşamaya başladı.
"Endişe etme," dedi sakin bir ses tonuyla.
"Her şey düzelecek çok yakında, hissediyorum." Yumuşak sesi beni rahatlatırken, kısa süreliğine kapattım gözlerimi ve bir nefes verdim tüm gerginliğimi üstümden atmak istercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Land Of Blood | Hwang Hyunjin
Fanfiction"Sence görür müyüz yeniden ışığı? Çıkabilir miyiz bu karanlıktan?" "Işık sönecek olsa bile, onu beraber yeniden yakacağız. Karanlığı tahtından indireceğiz, sana söz veriyorum." |Hyunjin Fanfic.| |bxg| #2 bxg / 24.11.2022 #1 bxg / 30.11.2022 #2 kpop...