Bunların olabileceğini düşünmemiştim. Kendimi böyle bir ortamda bulacağımı, Felix'in, benim hatalarımın sonucuna katlanmak zorunda kalacağını..tahmin etmemiştim. Kendime fazla güvenmiştim belki de, düşünmemiştim neler olabileceğini.
Fazla hafife almıştım o yaratıkları, mutantı. Düşünmeden hareket etmiştim.
Ve tüm bunların acısını, şimdi Felix çekiyordu. Kollarımın arasında eriyip gidiyordu ve ben, hiçbir şey yapamıyordum..
"Yun!"
Ne zaman yanıbaşıma gelmiş olduğunu anlayamadığım Hyunjin'e baktım, gözlerimde dur durak bilmeden akan yaşlarla. Yanıma çömelmiş elini omzuma koymuştu, başını çevirip Felix'e baktı endişeli gözleriyle.
"Ne oldu?" diye sordu, gözleri yeniden bana dönerken. Sorusu ile ağlamam şiddetlenirken; aynı dakikalar içerisinde Yeji, Ryujin ve Beomgyu da geldi yanımıza. Herkesin gözü Felix'e kaydığında, Yeji ile Ryujin'in ellerini ağızlarına kapattıklarını ve gözlerinin dolmaya başladığını gördüm. Beomgyu taş kesilmiş gibiydi yerinde, gözleri yalnızca Felix ve yarasındaydı.
Felix'e çevirdim başımı, durmadan terliyor ve acıyla nefes alıyordu.
"Hepsi benim yüzümden.." dedim hıçkırıklarımın arasından.
"Ben..o mutant geldiğinde kalakalmış olmasaydım, o bu hâlde olmayacaktı!"
Hyunjin'in eli çenemi kavrayıp kendine doğru çevirdiğinde, diğer elini kaldırdı ve yüzümdeki yaşları sildi yavaşça. O da benim gibi endişeliydi, ancak daha soğukkanlıydı. Çenemi serbest bırakıp Felix'i hafif çevirdi ve sırtındaki yarasına baktı, gördüğü gibi kaşları çatılırken; gözlerini bir saniyeliğine kapattı ve yutkundu.
"Bu yara.." dedi Felix'e doğru bakarken. Sıkıntıya nefes verdi ve devam etti.
"Birkaç saat içinde dönüşmüş olacak."
Gözlerim irice açılırken, böyle bir şeyin doğru olmaması için dua ettim içimden. Felix, dönüşemezdi hayır. Böyle bir şey mümkün olamazdı, olmamalıydı..
"Hayır.." dedim başımı iki yana doğru sallayıp dururken.
"Onu bırakıp gidemem! Olmaz!"
Hyunjin elini saçlarının arasından geçirirken, diğerlerine baktım hızla. Hepsinin omuzları düşmüş, gözleri yere bakıyordu. Hepsi..kabullenmişti.
Onu bırakıp gitmeyi kabullenmişlerdi!
Güldüm histerik bir şekilde, başımı iki yana salladım yeniden. Sıkıca tuttum Felix'i, ve hepsinde gezdirdim gözlerimi.
"Onu bırakıp gitmeyeceğim." dedim kararlı bir şekilde. Bunu söylememle bana baktılar şok olmuş gözlerle. Hyunjin'e çevirdim gözlerimi, beklentiyle ve kararlılıkla baktım. Gözleri bir süre yüzümde dolandı, ardından ayağa kalktı ve bir yere doğru ilerledi. Ne yapacağını merakla beklerken, elinde nereden bulduğunu bilmediğim kirlenmiş bir halatla geldi ve yeniden önümde diz çöktü. Halatı açarken, bana baktı.
"Hadi, yardım et de bağlayalım. Bu şekilde götürürsek bize zarar verme ihtimali artar." dedi ve Felix'i yavaşça tutup etrafına halatı sarmaya başladı. Birkaç saniye şaşkın gözlerle baktıktan sonra, burukça tebessüm ettim ve dediği gibi yardım ettim halatı Felix'in kollarının etrafına sarmasına. Felix'ten ses çıkmıyordu, gözleri kapalıydı. Yalnızca nefes alış verişlerini görüyordum, yarası kanamayı kesmişti aniden.
Beraber halatı tamamen kollarına sarıp sıkıca düğümledikten sonra, Hyunjin başını kaldırıp Yeji'yle diğerlerine baktı.
"Gidin ve Chan hyungu bulun, aracı buraya getirsinler. Acele edin, dönüşme tamamlanmadan onu binaya götürüp odalardan birine sabitlememiz gerek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Land Of Blood | Hwang Hyunjin
Fanfiction"Sence görür müyüz yeniden ışığı? Çıkabilir miyiz bu karanlıktan?" "Işık sönecek olsa bile, onu beraber yeniden yakacağız. Karanlığı tahtından indireceğiz, sana söz veriyorum." |Hyunjin Fanfic.| |bxg| #2 bxg / 24.11.2022 #1 bxg / 30.11.2022 #2 kpop...