-Soo-Yun'dan-
Basketbol sahasının oradaki tribünlerde oturmuş, karşımdaki tanımadığım insanlara ve yan tarafımda oturan Yeji'yle Ryujin'de gezdiriyordum gözlerimi. Beni tanıdıkları birkaç kişiyle tanıştırmak için sürüklemişlerdi buraya.
Başka bir zamanda olsa bu kadar isteksiz ya da keyifsiz olmazdım, ama şu an aklım sadece Hyunjin'deydi. Çok merak ediyordum ne hâlde olduklarını, ne yaptıklarını.
İçim içimi yiyordu, tuhaf ve rahatsız edici bir his vardı içimde.
"Uzun bir süre tek başına bir sığınakta yaşadığını duymuştum, doğru mu?
Ne zaman dizlerimdeki ellerime indirmiş olduğumu bilmediğim gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdim. Adının Beomgyu olduğunu öğrendiğim çocuk bana meraklı gözlerle bakıyordu.
Sorusuna karşılık dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı aşağı yukarı salladım. Merak dolu bakışları büyürken, heyecanlı bir sesle konuştu.
"Vay canına! Nasıldı? Yani, zor olmuş olmalı..o kadar süre tek başına olmak." Hemen ardından meraklı gözleri büyüdü ve ellerini salladı hızlıca.
"Yani, yanlış anlama kötü bir imada bulunmak istemedim! Umarım kötü bir etki bırakmamışımdır üstünde.."
Tedirgin konuşması gülmeme sebep olurken, başımı iki yana salladım.
"Sorun değil, anladım ne demek istediğini." dedim ve biraz düşünür gibi yaparak elimi çeneme koydum.
"Hmm.. Soruna gelirsek, evet zordu. Ama yalnızlık hissiyatından çok daha baskın bir duygu vardı içimde, korku. O yıllar boyunca korku içinde yaşadım, doğru düzgün dışarıya çıkmadım bile. Cesaretim yoktu.." İç geçirdim kafama dolan anılarla, acı bir tebessüm belirdi yüzümde.
Beomgyu söylediklerimin ardından dudaklarını birbirine bastırarak anladığını belirtir şekilde başını salladı. Gözlerimi ellerime indirerek yutkundum sertçe, devam ettim konuşmaya hemen ardından.
"Bu kadar korkak olmasaydım.. Bazı şeyler daha farklı olabilirdi. Biraz cesaretli olsaydım.." dedim git gide kısılan sesimle.
Biraz cesur olsaydım..belki de annem şu an hayatta olurdu.
"Kendini suçlayıp durmasana. Sence biz çok mu farklıydık? Ödümüz kopuyordu, hâlâ da öyle. Bulunduğumuz ortama bir baksana, sence hangimiz dediğin kadar cesur?"
Ryujin'in sesi kulaklarıma ulaştığında, başımı kaldırıp ona baktım. Kaşları çatıktı hafiften.
"Üstelik, Yeji'nin hayatını kurtaran sen değilmişsin gibi davranma. Hepimiz biliyoruz senin o an nasıl kahraman gibi ortaya çıkıp yaratığı tek kurşunla yere indirdiğini!" dedi hemen ardından heyecan ve hafif sinirle.
"Doğru söylüyor! Sen olmasaydın çoktan ölüp gitmiştim ben.." Yeji'nin Ryujin'i destekleyen sözlerinin hemen ardından elini omzuma koydu Ryujin.
"Bu yüzden, sakın kendini küçük görme Yun. Hepimiz hayatta kalmak için mücadele veriyoruz, ve elbette ki korkuyoruz. Sen neysen, biz de oyuz."
Yeji, Beomgyu ve adının Kai olduğunu öğrendiğim başka bir çocuk başlarını Ryujin'i onaylar şekilde sallarken; hepsinde gözlerimi gezdirip gülümsedim ve ellerimi pes eder şekilde kaldırdım.
"Tamam, tamam siz kazandınız." dedim gülerek. Tepkime karşılık diğerlerinin de yüzleri gülerken, ortam bir anda normale dönmüştü.
Bir süre daha öylece konuştuktan sonra, ayağa kalktım ve iznimi istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Land Of Blood | Hwang Hyunjin
Fanfiction"Sence görür müyüz yeniden ışığı? Çıkabilir miyiz bu karanlıktan?" "Işık sönecek olsa bile, onu beraber yeniden yakacağız. Karanlığı tahtından indireceğiz, sana söz veriyorum." |Hyunjin Fanfic.| |bxg| #2 bxg / 24.11.2022 #1 bxg / 30.11.2022 #2 kpop...