Öncelikle hikaye 1000 olmak üzere ve bunun için çok teşekkür ederim. Bu konuda yanımda olan herkese sevgilerimi yolluyorum♡
"Evine taşınmamı mı bekliyorsun?" Sesimdeki dehşeti gizleyemiyordum.
"Tam zamanlı olarak değil. Sadece, diyelim cuma akşamından pazara kadar. Bütün bunları konuşup tartışırız. İstersen tam zamanlı da kalabilirsin, seçim senin."
Sakin ve tereddütlü bir sesle, "Bunu yapmak istiyorsan tabiki, eğer istemiyorsan bir şey diyemem." diye de ekledi.
"Burada mı uyuyacağım."
"Evet."
"Seninle değil."
"Hayır. Ben kimseyle uyumam." Sesi azarlar gibiydi.
Ağzım düz bir çizgi gibi gerildi. İşte bağdaştıramadığım buydu. Beni sarhoşluğumdan kurtaran ve açelyaların arasına kusarken nazikçe kollarının arasında tutan iyi, sevgi dolu iyi patron Urokodaki ve gizliden gizliye odasında kırbaçlar ve zincirleri olan canavara mı dönüştü?
"Nerede uyuyorsun?"
"Odam alt katta. Gel, aç olmalısın."
Huysuz bir tavırla, "iştahım kaçtı" diye mırıldandım.
"Ama Yemelisin! " diye azarladı ve beni elimden tutup tekrar alt kata götürdü.
"Hey!"
Akıl almayacak kadar büyük odaya döndüğümüzde, derin bir korkuyla doluydum. Bir uçurumun kenarındaydım ve atlayıp atlamamaya karar vermem gerekiyordu.
"Seni karanlık bir patikaya yönlendirdiğimin fazlasıyla farkındayım. Aynı şekilde gözünden ne kadar düştüğümün de. İşte bu yüzden, bunu gerçekten düşünmeni istiyorum. Ayrıca her ne olursa olsun bundan kimseye bahsedemezsin, bunu kabul edersen seninle bir sözleşme imzalayacağız."
"Ne sözleşmesi?" Zaten gördüklerim ve duyduklarım aklımı yeterince karıştırmıyormuş gibi bir de sözleşme mi çıktı?
"Sana bütün bu şeyleri yapabilmem için iznin gerekiyor."
"Anladım."
"Bu sadece bir önlem." Yüzünde nazik bir gülümseme belirdi, kaşlarımı çattım ve "tabi" diye geçiştirdim.
"Ya bunu yapmak istemezsem?"
"Sorun değil, seni zorlayamam."
"Ah." Şaşırtıcı bir sakinlik ve kibarlıkla konuşan Urokodaki'ye uzun bir bakış attım.
"Belgeler yazılı olarak elimde var. Yemeğimizi yiyince üstünden geçeriz." Yemek . Artık nasıl yiyebilirim ki?
"Gerçekten aç değilim" diye mırıldandım.
"Yiyeceksin." dedi basitçe
"Yo."
"Ama yemelisin."
"Ama yemiycem."
"Pizza sipariş edebilirim ya da hamburger. Ya da sana bir şeyler yapabilirim? Ne dersin."
"Hayır derim. Sadece bana içecek bir şeyler ver olur mu?"
"Tabi, vişne suyu?"
"Olur." Başım ağrıyordu ama açlıktan mı yoksa bütün bu olan biteni sindirememden dolayı mı bilemiyordum.
Bardağıma vişne suyu doldurdu ve gelip yanıma oturdu. İçecekten hızlı bir yudum aldım.
"Kendine yiyecek bir şeyler al, Tomioka." Yanımda duran meyve tabağını dikkatlice süzdüm. Küçük bir üzüm salkımı aldım. Ancak bu kadarını yapabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi kuğu/Sabigiyuu
General FictionEn büyük hayali ünlü bir patenci olmak olan tasarım bölümü öğrencisi Tomioka Giyuu, asistan olarak çalışmaya başladığı şirketin patronu Urokodaki Sabito ile beklenmedik bir ilişkiye başlar. Bu ilişki ikisinin de hayatında büyük değişimlere sebep ola...