göz alıcı dekorasyon

227 27 112
                                    

Yatak odası genişti. Tavana kadar yükselen camlar Japonya'nın ışıklı, çok katlı binalarına bakıyordu.

Duvarlar beyaz, mobilyalar açık maviydi. Sade ama göz alıcı bir dekorasyonu vardı. Devasa yatak  moderndi ve dalgaların karaya attığı odun parçalarına benzeyen kaba, gri ahşaptan yapılmaydı. Köşelerden yükselen dört direğe rağmen sayvansızdı. Üstündeki duvar göz alıcı bir deniz tablosuna dönüştürülmüştü.

Yaprak gibi titriyordum Sonunda, cidden yapmayı bilen birisiyle sex yapacaktım ve yapacağım kişi de sevgili patronum Urokodaki Sabito'dan başkası değildi.

Nefes alışım sıklaşmıştı ve gözlerimi ondan ayıramıyordum. Saatini çıkarıp yatağı tamamlayan bir şifonyerin üstüne, ceketini de bir sandalyeye bıraktı.

Üzerinde beyaz keten gömleği ve kot pantolonu vardı. Kalp durduracak kadar güzeldi. Açık şeftali rengi saçları karışmıştı, gömleği pantolonunun üstüne sarkıyordu. Alev alev yanan mor gözleri cesur ve göz alıcıydı.

Vans marka ayakkabılarından kurtuldu ve yere eğilip çoraplarını tek tek çıkardı. Ayakları... yanık izleri dikkatimi çekmişti, ama sormaya dilim varmadı.

Döndü ve yumuşak bir ifadeyle bana baktı. Şifonyerin en üst çekmecesini açtı ve bir paket prezervatif çıkardı. Bana büyük bir dikkatle baktı.

"Hazırlan." diye mırıldandı

"Storların inik olmasını mı istersin?"

"Tabi. Sevgili pilotlarımız gey pornomuzu görmesin." Tanrı aşkına. Benimle dalga geçerken pek eğleniyor gibiydi.

Usulca bana yaklaştı. Kendinden emin, seksi, alev alev gözler...

Kalbim gümbürdemeye başlamıştı. Kanım bedenimin her yanına pompalanıyordu. Yoğun ve sıcak arzu karnımda birikiyordu. Karşımda durup gözlerimin içine baktı. O kadar seksiydi ki...

Yumuşak bir sesle, "Şu gömleği ve altındakini çıkaralım, ne dersin? dedi ve yakalarından tuttuğu gömleği nazik hareketlerle ilikledi. Beni yavaşca yatağa yatırdı, ve bana usulca yaklaşıp. "Bunu yapmak istediğine emin misin?" Diye sordu. Kendimden emin bir tavırla başımı salladım. Hiç beklemeden altımdaki mavi boxerımı çıkartıp bir kenara attı.

Ellerimi başımın üstüne kaldırdı. "Ellerini orada tut,sakın kıpırdatma. Anladın mı?" Gözleri gözlerimi adeta yakıyordu; yoğunlukları karşısında nefesim kesilmişti. Bu adam, ters düşmek isteyeceğim bir adam değildi... Asla.

"Tabi efedim"

"Nefes nefeseydim.

"Aferin oğluma." diye mırıldandı. Oldu olucak köpek mamasıda ver hali hazırda.

Kasıtlı olarak dilini dudak larının üstünde dolaştırdı. Dili usulca üst dudağına sürtünürken beni âdeta büyülemişti.

Gözlerimin içine bakıyor, beni beğeniyle süzüyordu. Aşağı eğildi ve dudaklarıma masum, hızlı bir öpücük kondurdu.

"Her yanını öpeceğim, Tomioka." dedi

"Ee öp."

Yumuşak bir sesle ve çenemi avuçlayıp yukarı iterek boynuma giden yolu açtı. Dudakları, öperek, emerek ve ıssırarak boğazımdan aşağı, boynunum altındaki küçük girintiye indi.

Bedenim tetikteydi... her noktasıyla.  Isınan kanım karnımın alt tarafında, bacaklarımın arasında , tam orada birikmişti. İnledim  Ona dokunmak istiyordum. Ellerimi kıpırdattım ve kısıtlanmış olduğum için biraz beceriksiz bir hareketle, saçlarına dokundum. Beni öpmeyi kesti ve kafasını iki yana sallayıp dilini şaklatarak dik dik baktı.

Ellerime uzandı ve tekrar başımın üstüne yerleştirdi. Beni yavaşça  "Ellerini kıpırdatma, yoksa en baştan başlamamız gerekir. " diye uyardı.

"Öyle mi?"

"Öyle."

Ah, benimle nasıl oynuyordu

"Ama sana dokunmak istiyorum." Sesim boğuk ve kontrolden çıkmış gibiydi. Güçlü bir sesle "Biliyorum" diye mırıldandı.

"Ellerini başının üstünde tut" diye mırıldandı. Çenemi tekrar avuçladı ve boynumu az önceki gibi öpmeye koyuldu. Ah, o kadar sinir bozucuydu ki.

Dudaklarıyla boynumun altındaki küçük girintiye ulaşırken , elleri bedenimden aşağı, meme lerimin üstüne kaydı . Burnunun ucunu o küçük girintinin etrafinda dolaştırdı, sonra ağzıyla acelesiz bir gezintiye başlayarak aşağıya yöneldi ve ellerinin rotasını izleyerek göğüs kafesimden meme uçlarıma indi.

Her ikisi de nazikçe öpülüp dudaklarının arasında sıkıldılar ve meme uçlarım şefkatle emildi. Sonra  Kalçalarım kıpırdamaya, üzerimdeki ağzının ritmiyle sallanarak başlarına buyruk hareket etmeye başladılar ve ben çaresizlik içinde, ellerimi başımın üstünde tutmayı hatırlamaya çalıştım.

"Kıpırdama!" diye uyarırken , tenimdeki nefesi sıcacıktı. Göbeğime uzanarak dilini içeri uzattı ve sonra dişlerini usulca göbeğime sürttü . Aniden kalkıp oturdu  ayaklarımın dibinde diz çöküp iki bileğimi birden kavrayarak bacaklarımı iyice araladı.

"Burdan bütün dünyayı görebiliyorum, bay Tomioka" Lanet olsun. Kızarmıştım, şerefsiz insan.

Artık ona bakamıyordum. Fazla erotikti. Gözlerimi sıkıca yumdum ve yarattığı bütün duyguları sindirmeye ve onlarla baş etmeye çalıştım...

Bacagımın alt kısmından yola devam etti. Ne yapacağını biliyordum ve bir yanım onu itip uzaklaştırmak istiyordu; utanç içindeydim.

Çok yavaş ve çok nazikçe, cinsel organımı ağzına alıp yukarı aşağı yapmaya başladı başladı.

Kıvranıyordum ... Ah Tanrım. Durup sakinleşmemi bekledi. Durdum ve ona bakmak için başımı kaldırdım. Gümbürdeyen kalbim durulmak için çabalarken. ağzım açık halde ona baktım. Kendimi kaybetmek üzereydim, daha önce kimse bana bu kadar iyi bir şekilde oral yapmamıştı. Daha fazla dayanamıycağımı anladım.

"Bay Urokodaki ben..."

"Sorun değil, boşal gitsin."

Dediğim gibi de oldu Urokodaki'nin gırtlağına kadar boşalmıştım, yutkundu.

"Iyyy! Çok özür dilerim."

"Sorun değil, yapmanı ben istedim."

Hala bir kaya gibi sert olan penisime "yapacağın işe sıçayım" adlı küçük bir şiir okuduktan sonra. Urokodaki'ye bir bakış attım,

"Ama her şey karşılıklı değil mi, Bay Tomioka?" Yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

"Tabi efendim."

Urokodaki elini pantolununa götürdü ve ağzımın açık kalmasına sebep olan o görüntüyle karşılaştım. Taktığı prezervatif ile penisini anüsüme doğru hizaladı. Tam içime gireceği sırada yatak odasının dışından gelen sesleri fark ettik. Söylediklerini duyabilmem birkaç saniyemi aldı.

"Oğlumu görücem dedim! Bunu engelleyemezsin. Ayrıca hala yataktaysa hasta demektir!"

"Bay Urokodaki, lütfen."

"Oğlumu görücem dedim!"

"Kendisi yalnız değil."

"Ne demek yalnız değil?"

"Yanında birisi var."

"Yoksa!" Ben bile, adamın sesindeki hayreti duyabilmiştim.

Urokodaki kırpıştırdığı iri gözlerinde esprili bir dehşetle bana bakıyordu

"Siktir! Bu, babam! "

Mavi kuğu/SabigiyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin