Ormanın ortasında ahşap bir kulübe olan restoran küçük ve samimiydi.
Dekor rustikti: toplama sandalyeler ve masalar, pamuklu
Kumaştan örtüler, küçük vazolarda yaban çiçekleri. Kapının üstünde "TANAKA'NIN MUTFAĞI" yazıyordu.
"Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu. Seçme şansımız yok, ne yakalamışlarsa, ne toplamışlarsa onu pişirirler."
Yapay bir korkuyla kaşlarını kaldırınca, kahkaha attım. Garson içki siparişlerimizi aldı. Urokodaki'yi görünce kızarmıştı.
Sarı uzun perçemlerinin arkasına gizlenerek göz temasından kaçınıyordu. Onu beğeniyordu. Yalnız değilim! Ama olsun, yine de benden başka birisinin ona bu şekilde bakması beni sinirlendiriyordu
"İki kadeh Pinot Grigio" diye geveledi Urokodaki otoriter bir sesle.
Sinirlenerek dudaklarımı büzdüm.
"Sorun ne?" diye çıkıştı.
"Ben diyet kola istiyordum" diye mırıldandım.
Mor gözleri kısıldı, kafasını salladı. "Pinot Grigio düzgün bir şaraptır ve şansımıza ne yemek çıkarsa onunla iyi gidecek" dedi. Yüzünde gergin bir ifade olmasına rağmen ses tonu gayet sakindi.
"Şansımıza ne çıkarsa mı? Bu ne şimdi piyango mu çekiyoruz?"
"Aynen."
Göz alıcı kafa-yana-yatık gülümsemesiyle bakınca, midem altına sıçtı. Muhteşem gülümsemesini ona geri yansıtmamak elimde değildi.
"Babam senden hoşlandı" dedi kuru bir sesle.
"Ciddi mi?" Sözleri zevkten kızarmama neden olmuştu.
"Ah, evet. Her zaman gay olduğumu düşünmüştür zaten."
Ağzım açıldı ve arabadaki... aklıma gelen o soruyu anımsadım.
"O kadar mı belli ediyordun?" Yüzünde absürt bir gülümseme belirdi
"İyi de ben gay değilim ki, kızlardan da hoşlanıyorum. Sadece daha önce hiçbir kadınla birlikte gezdiğimi görmedi o kadar."
"Ah, şu bir dünya kadından birisiyle mi?" Gülümsedi.
"Evet. O birsuru kadından hiçbiriyle."
"Zort."
Usulca, "Biliyorsun, bu benim için de bir ilkler hafta sonu oldu," dedi.
"Öyle mi?"
"Kimseyle birlikte uyumamış, kendi yatağımda seks yapmamış ve hiçbir kızı arabama almamış, hiçbir kadını babamla tanıştırmamıştım. Bana ne yapıyorsun böyle? Üstüne üstlük bir kadın bile değilsin"
Gözleri yanıyor. yoğunlukları nefesimi kesiyordu.
Garson şarap kadehlerimizle geldi ve hızlı bir yudum içtim. Bana içini mi döküyordu yoksa gündelik bir gözlemde mi bulunuyordu?
"Bu hafta sonundan gerçekten keyif aldım" diye mırıldandım. Gözlerini bir kez daha kıstı.
"Dudağı ısırmayı kes ve sanki iki dakika sonra seni bıçaklayacakmışım gibi triplere girmekten de vazgeç" diye homurdandı.
"Ben de," diye ekledi. Dikkatimi bana gönderdiği yoğun, yakıcı ve seksi bakıştan uzaklaştırmak için,
"Ha bak aklıma geldi de, sana bir şey sorucam"
"Buyur."
"Vanilya seks nedir?" diye sordum. Güldü.
"Dosdoğru seks, Tomioka, Oyuncak yok, ekleme yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi kuğu/Sabigiyuu
General FictionEn büyük hayali ünlü bir patenci olmak olan tasarım bölümü öğrencisi Tomioka Giyuu, asistan olarak çalışmaya başladığı şirketin patronu Urokodaki Sabito ile beklenmedik bir ilişkiye başlar. Bu ilişki ikisinin de hayatında büyük değişimlere sebep ola...