Yüzümü buruşturdum. Yatağın üstüne oturdu ve kullanılmış daha doğrusu kullanılmaya çalışılmış prezervatifi çöp kutusuna attı.
"Giyinmeliyiz. Tabii eğer babamla tekrardan tanışmak istiyorsan." Sırıtarak yataktan fırladı ve iç çamaşırsız bir halde kotunu üstüne geçirdi.
Urokodaki beni süzüyordu. Eğlenir gibiydi, gözleri neşeyle dans ediyordu. Alnımı hızla öptü ve bana kocaman bir gülümseme gönderdi.
"Borcum olsun." dedi , ama neden bahsettiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Yoksa var mıydı?
"Burada hiç temiz kıyafetim yok." İçimi ani bir panik kaplamıştı ve şu durumda
bu paniği dayanılmaz buluyordum.Babası! Lanet olsun! Temiz kıyafetim yoktu ve babası az kalsın bizi suçüstü yakalıyordu.
"Urokodaki, bence burada kalsam iyi olur."
"Ah, hayır. Kalmayacaksın." dedi sesi yüzündeki ifadenin tersine sert ve ciddiydi.
"Benden bir şeyler giyebilirsin."
Üzerine beyaz bir tişört geçirmişti ve saçlarını topluyordu. Bütün kaygıma rağmen, aklım başımdan gitti. Ve biraz da gıcık olmuştum, ben saçımı toplarken canıyla cebelleşen bir maymuna benziyorum ama bu herif nasıl oluyorsa bir erotik filmden çıkmış gibi duruyor.
"Tomioka, üzerine çuval geçirsen bile hoş görünürsün. Lütfen endişelenme, babamla iyice tanışmanı isterim yani giyin. Ben gidip onu sakinleştireyim, yoksa kalpten gidecek."
"Uh..."
Ağzı düz bir çizgi halini aldı. " Seni beş dakika içinde odada bekliyorum, aksi takdirde , gelir ve üzerinde ne olduğuna bakmadan dışarı sürüklerim. Tişörtlerim şu çekmecede. Gömleklerim de dolapta, keyfine bak."
Bana şüpheli bir bakış attıktan sonra, odadan ayrıldı. Lanet olsun. Gömleğimi yerden aldım ve geceyi hemen hemen hiç kırışıksız atlatabilmiş olduğunu görünce sevindim.
Ama nefret ettiğim bir şey varsa o da temiz boxer giymemekti. Urokodaki'nin çekmecesini karıştırırken boxer şortlarına denk geldim. Dar, gri bir Calvin Klein'ı üstüme geçirdikten sonra kot pantolonumu ve Converse'lerimi giydim.
Ceketimi kaptığım gibi banyoya koştum ve haddinden fazla parlak gözlerime, al al olmuş yüzüme ve birbirine karışmış uzun siyah saçlarıma baktım. Siktiğimin saçları.
Kıyafetlerime çaresizlik içinde bakarken, saçlarımı hızlı bir şekilde arkada topladım . Belki de Urokodaki'nin kıyafet teklifine evet demeliydim. Bilinçaltım dudaklarını büzerek "şimdi de orospu mu oldun" cümlesini bağıra bağıra söylüyordu. Onu duymazdan geldim.
Debelenerek ceketimi giydim. Ve Urokodaki'nin benden pahalı olan kokularından birisini üzerime sıktım. İdare etmek zorundaydım. Ana salona doğru yola çıktım.
"Hoşgeldiniz. Kusura bakmayın geciktim."
Urokodaki kanepede yayıldığı yerden bir hışımla fırladı. Yüzündeki ifade sıcak ve sevecendi. Yanındaki beyaz saçlı sevecen moruk döndü ve bana pasparlak bir gülümsemeyle baktı.
O da ayağa kalkmıştı. Gri şortu ve beyaz t-shirtü ile basit ama hoş duran bir kombini vardı.
Bakımlı, zarif ve yakışıklı görünüyordu yapılı bir vücudu vardı formunu nasıl koruyacağını iyi biliyordu, ne kadar berbat göründüğümü bildiğim için kendimi kötü hissettim.
"Baba, bu Tomioka Giyu. Tomioka , seni şirketin asıl patronu Urokodaki Sakonji ile tanıştırayım."
"Ah biz, tanışıyoruz aslında... hatırlar mısınız bilmiyorum ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi kuğu/Sabigiyuu
General FictionEn büyük hayali ünlü bir patenci olmak olan tasarım bölümü öğrencisi Tomioka Giyuu, asistan olarak çalışmaya başladığı şirketin patronu Urokodaki Sabito ile beklenmedik bir ilişkiye başlar. Bu ilişki ikisinin de hayatında büyük değişimlere sebep ola...