Uyuşturucularınızla dolu talan edilmiş konteynerlerinize ve önlerinde kanlar içinde yatan adamlarına baktın. Yere siyah bir sprey boyayla tilki çizilmişti. Adamlarını öldürme emrini veren kişiden şüphen zaten yoktu, ancak kendisi sana kendisinin yaptığını belli ediyordu.
"Jake, bana Suna pisliğinin nerde olduğunu öğren hemen." Yanında duran korumanın yüzüne tiksintiyle konuştun.
"Lanet adam. Hayatımdaki tüm nefreti hak ediyor. Pislik." Kendi kendine konuştuktan sonra deniz kenarına ilerledin. Sana gerçekten büyük paralar getirecek anlaşman mahvolmuştu. 2 saat içinde konteynerler dolusu kaliteli uyuşturucu temin etmen mümkün değildi. Ayağınla yere vurarak basit bir ritim tuttun. Ne yapman gerektiği hakkında en ufak bir fikrin yoktu. Kita'yı aramalı mıydın? Belki. Ya Atsumu? Atsumu fikri aklından geçince Rintarou'ya karşı daha da sinirlendin. Küçükken senin sayende tanışmışlardı ama şimdi ikisi daha yakındı.
Yaklaşan ayak sesleriyle başını omzun hizasında hafifçe çevirdin. "Suna, adamlarıyla birlikte batı limanında gemi yüklemeleri için hazırlıklar yapıyormuş."
"Alçak herif benden aldığı malı mı satacak." Sırıttın ve deri ceketinin iç bölmesinde duran özel sigara kutusunu çıkarttın. Kutunun içerisinden bir dal sigara aldın ve dudakların arasına yerleştirdin. Jake seni çok bekletmeden sigaranı yakmıştı.
"Bırak çocuklar burda kalsın. İkimiz batı limanına gidiyoruz." Başını geriye attın ve sigara dumanını havaya üfledin. Bunu yaparken bulutları izledin bir süre. Birkaç gündür normalin üstündeki hava sıcaklıkları yağmurun habercisiydi. Sabah hafif yağıp geçmişti ancak sadece bununla kalmayacağı belliydi. Şimdi tekrar kara bulutlar sarmıştı ve yağmur yağması an meselesiydi.
Rahattın, biliyordun. Suna Rintarou işini garantiye alan biriydi. Şu an senin malına el koymayı kimden destek alarak yaptı hiçbir fikrin yoktu ama o gemi limandan ayrılıp açıklara gidene kadar o limandan ayrılmazdı. İstisnalar dışında tabii.
