A

145 110 3
                                    

2.bölüm: En umutsuz anında yeni başlangıçlar doğar.

04.04.2022
Akbabalar, leş yiyen yırtıcı kuşlardır. Tıpkı sırtlanlarda olduğu gibi.
Buralar akbabalarla çevirili ıssız bir yerdi.

Ve Akbabalar

Diğer yırtıcı kuşlardan farklı olarak sürü halinde avlanırlardı.

Sebebi, her bir akbaba türünün ayrı alanlarda özelleşmiş olmasıydı.

Tıpkı Kafes'de ki suç örgütlerinin ayrı alanlarda Özelleşmiş olması gibi...

Lakin kafestekiler için,leşler önemsiz ve yararsız olan şeylerdendi.

Akbabalar leşlerle ilgilenirdi. Kafesteki Akbabalar ise leşlerden daha fazlasıyla...

Hiç bir akbaba ağır yaralı birini kuytu köşeye kadar izlemez sonra ölünce bedenine konmazdı.

Önce yaralar sonra o kuytu köşeden çıkartıp öldürür, arkasında bırakırdı.

Kafes'de ki Akbabalar kan ile doyar ruh ile neşe bulurlardı. Etraf leş içinde yüzerken yalnız leşe ihtiyaç duymazlardı.

İşte şu anda beynin bir bölümü duvara sıçramış beden de öyleydi.
Belki bir akbaba değildi ama şu anda bir leş olduğu kesindi.

Yerde kafasız şekilde yatan adamı geride bırakıp semtin içine doğru yol aldığımda bir kaç adım atıp durdum. Daha semtin girişinde olduğumu fırsat bilip, bedenimi duvara yasladım.

Bir akbaba değildim ama bir leş olabilirdim.
Sonumun böyle olmasını istemezsem de direndiğim kaderimin, benim için yayınladığı fragman kesindi.

Hızlı ve dikkatli olmalıydım.

Defalarca görmeme rağmen, ölümün sıcaklığını gözümün önünde, ensemde ve çevremde hissediyor olmak beni hala derinden etkiliyordu.

Ölüm sürekli fragman izletip duruyordu.
Bölümün bana gelmesini beklemekten yorulmuştum ve bundan başka çarem yoktu.
Ne yazık ki bu durumda,yeni bir rota belirlemek için çok geçti.
Üstelik Okyanusun ortasında bozuk bir pusula ile duruyorken.

Tanrının varlığını çoktan unutmuş olsamda ,hiç kimseye sığınamayacak kadar yalnız olduğum için zor durumda tanrıya yakarmak dilime pelesenk olmuştu.

Eksiğim insanlar değildi. Bir tanrı olduğunu da düşünmüyordum.
Ne dersem diyeyim tanrının her zaman yanımda olduğunu hissediyor oluşumu eksikliğine yoramazdım.

Ya da sadece bir yanılsamaya...

Tek bir eksiğim vardı. O da sırt çantamdı.
Kendimi yasladığım duvardan ayrılıp yollarını ezbere bildiğim sokaklarda yürümeye başladım.

O şişko balyemez benim çantamı nereye bırakmış olabilirdi?

Sırt çantamı bulmanın tek yolu dayak yediğim bara, geri dönmekten geçiyordu.

Bu sefer en azından çantamı alır öyle dayak yerdim.

Yüzümün halini hatırlayınca kafamı olumsuz yönde salladım.

Her şeyin bir bedeli vardı.

Hırsızlık yaptığında yakalanıp dayak yerdin, bu kadar basitti.

ÖLÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin