İyi okumalarr:)))Bir vampir olduğunu söyledi. Boynumu ısırdı, kanımı içti. Gözlerinin daha önce hiç görmediğim bir rengi var. Teni soğuk, hareketleri hızlı. Sesi... Tanrım sesi uyuşturucu gibi...
Yüzümü acıyla buruştururken, başımı sıraya gömdüm. Kafam patlamak üzereydi. Tüm bunlar, olağanüstü bir gerçeklikten ibaretti. 600 yıl. Lanet olası hayatımda en uzun yaşayan kişi 107 yaşında ölmüştü ve tanrı şahidim olsun ki 107. Yaş gününde asla bu kadar genç görünmüyordu.
"Bay Phongsakorn."
Bayan Jessie, adımı seslendiğinde başımı kaldırıp ona baktım. Kalçalarını öğretmen masasına yaslamış, kolları göğsünde bana bakıyordu. Yüzündeki ifade, onu dinlemediğimden açıkça eminmiş gibi sinirliydi. "Sen bu konuda ne düşünüyorsun?"diye sordu. Tanrım. Dinlemediğimden o kadar eminsen neden üzerime geliyorsun ki? Birkaç yüz daha bana dönerek sınıf aniden sessizleştiğinde rahatsızca kıpırdandım. Konu neydi? Biraz daha bekleyip sonunda cevap veremeyeceğimi anladığında, sinirle dudaklarını birbirine bastırdı.
"Üzgünüm efendim."dedim suçlulukla. Beni umursamadan masasına dönüp, birkaç kâğıtla uğraşırken, "Ders sonunda odama gel lütfen, Pete."dedi.
Rekabetçi bir öğrenci değildim. Sınav haftalarında etrafta ders notu arayan hiçbir arkadaşımı geri çevirmezdim. Ancak benim gibi düşünmeyen bir grup arkadaş, ön sırada birbirleriyle fısıldayıp kıkırdamaya başladıklarında gözlerimi devirdim.
Pekâlâ, skor kaç dostum? Farkı açabiliyor musunuz?
Huysuzca hiçbir bölümünü takip edemediğim dersin bitmesini beklerken onu fark ettim. İki sıra yan ve önümde oturuyordu. Dudağının kenarındaki belli belirsiz bir sırıtışla beni izlediğini gördüğümde, yutkundum. Psikoloji öğrencisi için, insanların enerjilerinin olduğunu düşünmek bilime aykırı sayılır mıydı? Lanet olsun! Öyleyse bunun adı neydi? Bakışlarındaki ifade, neden kendimi çırılçıplak gibi hissettiriyordu? Gülüşü silinip usulca dudağını ıslattığında ensemden bir ürperti geçti. Tanrım, benimle derdin ne kahrolası yaratık?
Fakültenin çanı son kez duyulduğunda telaşla kitaplarımı toparlayıp sınıftan çıktım. Hoca odasına hemen gelmezdi ancak yapacak hiçbir işim yoktu. Gidip kapısının önünde bekleyecektim. Porsche ve Tay, çoktan derslerini bitirip evlerine dönmüştü. Uzun koridor boyunca yürümeye başlarken, telefonumu çıkarıp sosyal medya uygulamalarında gezindim. Vakit akşamüzeriydi. Bu saatlerde dersi olan sadece birkaç bölüm vardı ve tüm öğrencilerini toplasak yüzün üzerine çıkmazdı. Fakültedeki öğretim üyeleri ve profesörlerin odalarıysa, alt sınıf öğrencilerinin dolaplarının olduğu koridorda sıralıydı. Uzun koridoru yarıladığım sırada, bir el uzanıp telefonumu kaptı. Tek olduğumu sandığım koridorda, gelenin kim olduğunu öğrenmek için başımı kaldırdığımda, yine o alaycı sırıtışıyla bana bakıyordu.
Gözlerini üzerimden çekip, telefonuma dikti ve beceriksizce kurcalamaya başladı."Ders dinlemeyen ve aynı zamanda teknoloji bağımlısı bir öğrenci."Homurdanarak telefonumu almaya çalıştım ama bir adım geri kaçtı. "Yürürken önüne bakmalısın."
"Boş koridorda benden başka birinin olacağını düşünmüyordum ama okulda psikopat vampirlerin de olduğunu unutmuşum, kusura bakma."
Telefonumdan vazgeçip yürümeye devam ettiğim sırada, sert bir el omzumu kavradı ve beni yanımdaki dolaba itti. Sırtım metal, kapağa sertçe çarparken, yine burnumun dibine kadar girmişti. Nefesim kesildi. Sınıfta olanlar tekrar hafızama dolarken, vücudumdan bir ürperti geçti. Damarlarımdaki korku çoktan her bir yanıma sızmaya başlamıştı. "Az önce ne dedin sen?"diye sordu. Omzumdaki elini sıkmaya devam ettiğinde, aşağı doğru kıvrılmaya çalışırken, acıyla inledim. Bakışları oraya kaydı ve hızla elini çekti. "Benim ne olduğumu biliyorsun."