İyi okumalarr:)🌺🌺VEGAS
Kinn. Malikanemizde çalışan hizmetlilerin oğullarıyla birlikte ağaç dallarından yaptığımız kılıçlarımızla savaşırken, kenarda oturup bana tezahürat yapan o çocuktu. Bana hayran dolu bakışlar atan ve her zaman bana gülümseyen o çocuk. Onu seviyordum. Ailemize, ayrıcalığın ve bizi ötekinin oğlu olarak ayıranların girdiği döneme kadar onu Macau'dan ayırmıyordum. Ancak hayat bizim masum hayallerimize aldırış edemeyecek kadar hızlı ve acımasız ilerliyordu. Yaşadığımız bölgedeki en güçlü cadı olan annemin, öleceğini anladığı gün odasına çağırdığı tek kişinin ben olması, amcamı yengemi ve hatta tüm ailemizi tedirgin etmişti.
Bir cadının güçlerine sahip olmam yetmiyormuş gibi, bir de ölümsüz olmuştum. Bu onlar için çok fazlaydı. Benimle gurur duymalarını beklediğim o kişiler beni rakip olarak görmeye başlamışlardı. Önce Kinn'i benden uzaklaştırdılar. Tankhun ve Kim, yaşları gereği muhattap olduğum kişiler değillerdi ama Kinn akranımdı. Her zaman, her şeyi birlikte yaptığım en yakın arkadaşımdı.
Aile bağı denilen şeye her zaman inanmıştım. Ta ki, kenarda oturup beni samimi bir gülümsemeyle destekleyen o çoçuğun nefret dolu bakışlarla karşıma geçtiği o güne kadar. Bana acımasızca saldırdığı o güne kadar. Anne ve babasının kışkırtmalarıyla beni rakip olarak gördüğü her konuda onun önündeydim. Savaş, başarı, güç. Ve o daha da hırslandı. Ben kaybetmedikçe, içindeki nefreti daha da arttı. O güne kadar. Bölgedeki bir grup gençle plan kurup beni öldürmeye çalıştığı gün, kalbine sapladığım hançer onu öldürmek için değil onu durdurmak içindi. 150 yıl. Anne ve babasından ve onların zehirli fısıltılarından kurtuluncaya dek geçen 150 yıl.
Ve uyandı. Tankhun'un cadı arkadaşları ona tüm geçmişini unutturduklarında, hafızasında sadece ihanet eden, onu 150 yıllık uykuya mahkum eden acımasız kuzen olarak bırakılmıştım. Bundan rahatsız olmadım. Böyle bilmesi belki de onun için daha iyi olacaktı. Vicdan azabından kurtulmuş olacaktı. Sonraki yüzyıllar boyunca onun nefret, korku ve hayal kırıklığı dolu bakışlarına maruz kalmış olmam bile umurumda değildi.
Bunun sebebi, bana kendini düşünen piçin teki olduğumu söyleyenlerin haklı olması değil, aksine kendime asla değer vermiyor olmamdı. Birilerinin benden ölesiye nefret ediyor olması, beni sevmiyor olması zerre umurumda değildi ama... Pete. O farklıydı. O kendimden bile daha fazla önemsediğim biriydi. Beni sevmeyebilirlerdi, ama onu sevmek zorundalardı. Bana saygı duymayabilirlerdi, ama ona saygı duymak zorundalardı. Üstü kapalı bir tehditle, onun hayatını riski atamazlardı. Beni defalarca kez öldürebilirlerdi, ama ona dokunamazlardı. Buna hiçbir şekilde izin vermezdim, vermeyecektim.
Vakit öğlen olmak üzereydi. Tanhkun ve Kinn şirkette, Macau ve Kim de okuldaydı. Venice'nin uyuyor olduğunu düşünerek kapıyı yavaşça açtığımda, köşedeki boy aynasının önünde dikilmiş Pete'i fark ettim. Bugün okula gitmek istememişti. Tuhaftı, çünkü derslerinde hiçbir zaman devamsızlık yapan bir öğrenci değildi.
Çırılçıplak bir şekilde bedenini izliyordu. Gülümsedim. Zihninden geçenler, ondan ilk defa duyduğum şeylerdi. Kendini beğeniyor olması, bedenini seksi buluyor olması ve güzel bir yüzü olduğunu anlamış olması. Tanrım. Şükürler olsun ki, kendinin farkına varmıştı. Sırıtarak yataktaki Venice'in yanına uzandım. Parmaklarının arasındaki telefonu dişliyordu. Küçük şey. Onu tanıdıkça içimde engel olamadığım bir hayranlık doğuyordu. Parmaklarımı şiş yanaklarına sürtüğümde telefon elinden düştü ve çırpınarak kıkırdamaya başladı.
"Güzel bir vücudum var."diye mırıldandı Pete. İnce uzun parmaklarını boynuna, göğsüne ve daha aşağılara yavaşça sürüklerken aynadan göz göze geldik. Gülümsedi. "Bunu fark etmene sevindim." Sırıtarak alt dudağını dişlediğinde gözleri kapandı. Parmakları, en müstehcen yerinde durmuş onu memnun etmek için ileri geri hareket ediyordu. Başımı iki yana sallayarak Venice'e dönerken, "Venice'in önünde böyle yapmamalısın."diye homurdandım. Bu artık sıkıcı olmaya başlamıştı. Venice konusunda bu evdeki en hassas ve düşünceli kişi o iken birden bire onu neden böyle umursamadığını merak ediyordum.