EP.11

890 56 31
                                    

İyi okumalarr;););)

VEGAS

San Francisco. Miami. Los Angeles ve şimdi de Las Vegas. Günlerdir, sadakatten yoksun, kendisine bir hayat sunanlara nankörlük yapan piçin tekini arıyordum. Cedric Pride. Bundan bir asır önce, dünya savaşında göğsündeki üç mermi yarasıyla son nefeslerini alan bir subaydı. Bana, onu kurtarmam için yalvaran bir subay. Kahrolası dünyadan İşte bu yüzden nefret ediyordum. Ona bahşettiğim hayatın minneti yüz yıl bile sürmemişti. Uğraşmak için tonlarca meşguliyet varken, sevdiğim adamın peşine düşmüştü. Sadakatsiz piç.

Dakikalardır, Tankhun'un söylediklerini düşünüyordum. Dünya gerçekten de küçüktü. Bana hayatını sunan, benim için her şeyden-bebeğinden bile- vazgeçmeyi göze alan o fahişe, Pete'in annesiydi. Ve Pete. Terkedilmiş bir kadının, yaralı kalbiyle intikam almak için kullandığı o küçük Bebekti. Bunu Pete'ye anlatmak istesem muhtemelen bana inanmazdı ama annesi kendinden başkasını düşünmeyen kaltağın tekiydi. Ölürken bile geride bıraktığı kolyeyi bebeğine verip, başındaki laneti ona da bulaştıracak kadar kötü bir ebeveyndi.

Yüce tanrım... Pete, o kolyeyi alıp hiç düşünmeden boynuna takarken neler düşünmüştü? Sevildiğini mi? Annesinin ona bir hediye bırakacak kadar kendisini önemsediğini mi? Ya da ölümsüz bir vampir ailesine bağladığı için değer gördüğünü mü? Siktir. Onu içime saklamak istiyordum. Kimsenin bilmediği bir yerde, kendimize ait bir dünyada onu yalnızca kendi kapılarımın ardında tutmak istiyordum. O kadın için çok iyiydi. Benim için çok iyiydi. Bu dünya için çok iyiydi.

Carol'ın soğuk parmakları koluma dokunduğunda ona döndüm. "Geldik."dedi gülümseyerek. Karanlıkta kapının üzerindeki rengarenk ışıklandırmaları parlayan gece kulübüne bakarken, "Eğer onu burada da bulamazsak, emniyet güçlerine başvuracağım."diye homurdandım. Sırıttı ve arabadan indi.

Carol, bundan iki asır önce tanıştığım İngiltere'nin soylu ailelerinden birinin oğluydu. Anne ve babasını, ülkedeki azınlıkların saldırısında kaybettiğinde henüz dört yaşında bir çocuktu. Onu alıp, evimize götürmüştüm. Ona bir aile vermiştim.

Kapıdaki iki iri yapılı korumayı görmezden gelerek içeri girmek istediğimizde, kollarını önümüze uzatıp bizi durdurdular."Giriş yasak."dedi birisi. Hiç sanmıyorum. Başımı kaldırıp, ona sırıtarak baktıktan sadece bir dakika sonra kulübün içindeki süitleri tarıyorduk. Las Vegas. Günah şehri dedikleri bu cehennemden bir fragman görmek isteyenlere gösterilmesi gereken yer tam da burasıydı. Dans pistinin ortasında birbirine sürtünerek ön sevişme başlatmış gençlerin devamını süitlerdeki yaşlı herifler getiriyordu.

Siktir ama ya. Parmaklarındaki yüzüklerin sahipleri onları evlerinde beklerken, o piçler burada kucaklarındaki yirmilerinin başlarında olan genç kızları becermekle meşguldü. Carol, barmenin yanından geldiğinde koluma girdi ve beni klübün içine sürükledi. Salonun köşesinde saydam bir paravanın arkasındaki L şeklindeki kırmızı deri koltuğa yayılmış sadakatsiz piç, iki yanındaki kanlar içindeki kadınlarla ilgileniyordu. Eğilip birinin köprücük kemiğini dişleyerek kanattığında, kadın başını geriye atıp gülümsedi. Etki altına alınmış zihninde sürekli tekrarlanıp duran tek bir cümle vardı: Onu memnun etmeyiyim.

Kanlı dudaklarıyla başını kaldırdığında göz göze geldik. Gülüşü soldu. Koltukta telaşla kıpırdanıp oturuşunu düzelttiğinde aklından geçenlere sırıtmadan edemedim. Korkak, piç.

"Endişelenme. Seni öldürmeyeceğim."

Şimdilik. Carol, etrafımızdaki adamlardan birini alarak gece klübündeki gürültüyü kesti ve birkaç dakika sonra geniş mekanda sadece biz kaldık. Ağır bir hareketle karşısına bir sandalye çekip otururken, "Uzun zaman oldu, asker."dedim. Zorlukla gülümsedi. Bir bok yediğinin farkında olup, böyle altına yapanlara bayılıyordum. Kişi kendini bilmeliydi.

VAMPİRE || VegasPeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin