tmi: bu bolume adadigim (medyadaki) sufjan sarkisi bazen canimi fourth of julydan daha cok yakiyo 😆😆
"Ağzını yüzünü tam şu an dağıtsam ne olur mesela?"
"Bu adalet sistemini parası olanlar yönetiyor Reki, ömür boyu hapis cezası alırsan seni kurtaramayız."
Miya, normal bir şey söylercesine cevapladığında iç çektim. Bu olduğum durumdan hiç haz etmesem de Langa'nın hatrına katlanmaya çalışıyordum.
Özet geçmek gerekirse, araya giren küçük sahil 'randevumuz'un ardından Langa kendini S'e biraz daha kaptırmıştı. Yani, sınav senesinde ne kadar kaptırabilirse artık, ikimizin de hayatsız gibi ders çalışmadığı, boş zamanlarımız azdı. Yarışlar büyüyordu, Langa biraz ün kazanınca da maskesinden ne bok olduğu belli olan lacivert saçlı pezevenk kendini gösterme ihtiyacı duymuştu. Neymiş, o ünlü Snow'u tanımak istermiş. Sinir sorunlarımı azdıran ve psikolog randevularımı sıklaştıran bir numaralı sebep olarak hayatımda çıkışını yapmıştı.
Bu arada tabii ben de boş durmayıp birkaç 'arkadaş' edinmiştim. Miya da bunlardan biriydi. Milli takımdaydı, bayağı iyi yapıyordu yani bu işi. Fakat biraz egoist oluşundan olsa gerek, onun da çevresinde pek konuştuğu yoktu. Gel zaman git zaman S'te karşılaşa karşılaşa bir bakmıştım ki tanıdık oluvermişiz.
Her ne kadar onlarla Miya kadar samimiyetimiz olmasa da S'in diğer yıldızlarından Joe ve Cherry de ara ara sohbetlerimize katılıyordu. İnanmazsınız ama Shadow'la bile saçma sapan bir arkadaşlık geliştirmiştik. Normal hayatında bir çiçekçide çalıştığını öğrendiğimde yaşadığım şoku sanırım başka hiçbir şeyde yaşamamışımdır.
Miya'ya cevap vermeden önümdeki yarışa odaklandım. Adam -adında hayır yok- çok tehlikeli oynuyordu. Yer yer Langa'yı çok fazla sıkıştırıyordu ki bunun beni rahatsız ettiği kadar onu da rahatsız ettiğini görebiliyordum. Çok yakın temastaydı, yani, neredeyse tüm yarış boyunca. En iyi de ben bilirdim ki Langa samimi olmadığı kimseyle temas etmeyi sevmezdi.
Bütün bunlara rağmen yarıştan zevk alıyor gibi görünüyordu. Bu kadar dişli bir rakibe karşı kazanamayacağını o da biliyordu ama yine de eğlenmeye bakabiliyordu. O korkunç sayısalcı beyninde dönen hangi çark onu böylesine farklı biri yapıyordu bilmiyordum ama acilen araştırılması gerekiyordu. Belki de hedefi mimarlık olduğundan sayısaldaki 'korkunç' sıfatını çıkarmalıydım.
Yarışın ortalarına doğru ben ve Miya dahil çoğu kişinin en çok beklediği kısım gelmişti. Çok dik bir uçurumun kenarından geçeceklerdi. Her ne kadar şu ana kadar küçük yaralarla paçayı kurtarmış olsa da şu an karşı karşıya olduğu herif sosyopatın biri olduğundan uçurumda nasıl bir hamle yapacağını kestirmek güçtü, bu da Langa'nın öncekilere nazaran daha kötü yaralanma riskini arttırıyordu.
Ensemdeki tüyler hissettiğim gerginlikle diken diken olurken önümdeki ekrana odaklandım. Herkes sessizleşmiş, olacakları izliyordu. Kaykayları neredeyse birbirine girecek yakınlıkta süren ikili sonunda kameraya göründüğünde nefesimi tutmuştum.
Yine oluyordu.
Adam, Langa'yı köşeye sıkıştırıyordu. Bir an için bile dengesini bozsa o uçurumdan aşağı yuvarlanması kaçınılmazdı.
Miya ağzının içinde muhtemelen onun yaşında benim haberimin dahi olmadığı birtakım şeyler gevelerken ekrana yaklaştı.
Adam, Langa'yı uçuruma doğru sıkıştırdı.
Langa'nın dengesi bozuldu, tökezledi.
Gözümün önünde düşerken son anda elini yere dayayarak kendisini ve -nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde- kaykayını kurtarmayı başardı. Miya da dahil olmak üzere seyircilerin çoğu derin bir nefes verirken ben daha üstümdeki gerginliği atamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
best spider-man, renga
Fanfictionlanga hasegawa'nın reki kyan'ı sinir (âşık) etme maceraları