-------
Yahu ben ne işsizim diye geçirdim içimden, yaşıtlarım ya babalarıyla tarla tapanda oluyor, bazıları çoluk çocuk derdinde, bazıları da evlenmeye çalışıyor.
Yani ben de katılabilirdim, ben de bir gün Roni ağaya gidip, 'Tarlaya yardım etmek istiyorum.' diyebilirdim. Ama diyemiyordum işte, adamın gözlerine dahi bakamıyordum, onların olduğu ortamda oturamıyordum. En son küçükken oturmuştum çay odasında, herkes oturup sohbetler, işler konuşurken o zamanlar ben oyun oynuyordum. Şu an da aynısı, ne farkım var Handa ki bebelerden, ordan oraya koşturup salak salak odalarda gezmemin ne farkı var ki? Hiç bir işe yaramıyorum diye geçirdim içimden, bazen haykırasım geliyordu, bu hayatı ben seçmedim diye. Olmuyordu işte, yapamıyordum.
Şimdi ki yaptığım gibi, odamda yatağa uzanmış ağlıyordum, hiç bir işe yaramıyordum, bari kız olarak doğsaydım, ev işlerine yardım ederdim ha ben kesin onu da beceremezdim. Salak salak düşüncelere dalarken telefon aramasıyla irkildim, genelde kimse aramazdı beni, elime aldım. *Babam* yazısıyla karşılaşınca yerimden fırladım. Ağladığım anlaşılmasın falan diye bi kaç kez öksürdükten sonra telefonu açtım,
"Alo, baba..?" dedim,
"Alo, nasılsın oğlum?"
Babamın sesini özlemiştim, bir an çok şaşırmıştım acil olmadıkça aramazdı çünkü.
"İyiyim baba.. sen nasılsın?" diye cümlenin devamını getirdim.
"İyiyim oğlum sağolasın, ben öyle ne yapıyosun diye arayım dedim, annen nasıl?"
"Aynı baba, o da iyi." dedim.
"Allah iyilik versin oğlum, dikkat edin kendinize selam söyle annene de, arayamıyorum kusura bakmayın çok yoğun işler... Hadi Allaha emanet, görüşürüz inşaallah.." sesi hüzünlü geliyordu babamın.
"Sağol baba, sen de dikkat et, söylerim anneme görüşürüz.." dedim, ve telefon kapandı. Zaten çok konuşamayacağını biliyordum. Bu arada babam İstanbulda, 4 sene önce gitti, orada ticaret yapıyor. En son nerden baksanız 5-6 ay önce görmüşümdür babamı. Küçükken ağabeyimle beraber çok vakit geçirirdik babamla, o yüzden pek hasretini çekemiyorum. Zaten abim de evli, aklına gelmiyordur babam.
Gözlerim yandığı için, banyoya doğru gittim yüzümü yıkadım, hala kıpkırmızıydım. Kurulanıp çıktım, Hevi'yle karşılaşacağımı düşünmemiştim, şaşkınlıkla bakıyordu bana.
"Boran, iyi misin sen?"
"İyiyim Hevi, işine baksana sen." diyip yüzüne bakmadan odama gitmeye çalışıyordum, ta ki kolumdan tutulana kadar.
"Anlatabilirsin, konuşalım istersen.."
"Müsait değilim, daha sonra." kolumu hızlıca çekip kapıyı kapattım. Bir de bununla uğraşamazdım, ha iyi kızdı ama şuan zamanı değildi. Yine uzandım yatağıma, aklıma dün Tunayın beni öpmesi geldi, midem kasıldı. Acaba neden yapmıştı?
Öperken bir şeyler hissetmişmiydi acaba.. Yoksa unutmuş muydu beni, acaba aklında mıydım? Gerçi şuan Handa bile değildi sanırsam, çalışmaya gitmiştir diye geçirdim içimden. Çok sıkılıyordum, bari evde gezeyim bacaklarım çalışsın diye odamdan çıktım. Merdivenleri inerken esmer teni, yemyeşil gözleriyle bana öcü gibi bakan çocukla karşılaştım, bir iki saniye bakıştık 'Noluyoz amk' diye aklımdan geçirdim, ve sonrasında boyu, bacak boyum kadar olan çocuğun yanından hızla geçtim.
Acaba kuzenim miydi lan.
Mutfağa girdim, yine bir sürü kadın doluydu hepsi kürtçe konuşuyordu, burası beni bayar diye kimseye çaktırmadan mutfaktan çıktım, diğer odaları gezmeye başladım, derken benim yaşlarımda kuzenim olduğunu varsaydığım hafif sarı saçlı bi gençe rastladım, telefona bakıp gülüyodu. Ben de baktım tiktoktaydı, şaşırmadım. Kafasını kaldırıp bana baktı, 'Naber Boran Abi." dedi gülerek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOÇUM bxb
Художественная проза'Şimdi nolcak koçum? Kurşuna mı dizilelim?' -Aşiret ailesinden birbirine aşık olan iki kuzen hikayesi. Uyarı! +18, Argo ve Uygunsuz İçeriktir.