Direniş

159 39 36
                                    

Yazar'dan

Genç adam bir o tarafa bir bu tarafa dönerek, odanın içinde volta atıyordu. İbrahim, arkadaşının bu hâlinden dolayı gerilmişti. Saatlerdir diken üstünde gibiydi.

"Sen ne yaptın be deli manyak?"

"Abi ne yapmışım sanki? Alt tarafı insanları kendine getirmek için bir çağrıydı yaptığım."

"İbrahim deli etme beni! Görevin halkı korumak. Sıradan bir müezzin değilsin sadece. Bu dediğim müezzinlerin görevini sıradanlaştırmak değil tabi ki. Ama senin ek hatta asıl görevlerini unuttuğunu görmek beni çileden çıkarıyor. Halkı ezanla namaza çağıracaksın. Ölüme değil! Ayrıca tanınmaman gerekenler tarafından tanınabilirdin. Bu cesaret değil, intihar!"

"Abi namusumuza canımıza kastediyorlar. Öylece izlemek yakışır mı bize! Hem zaten tanınmamak için yeterince tedbir almıştım."

"Tedbir mi? Anladım kanın deli akıyor. Ama eğer böyle tedbirsiz hareket etmeye devam edersen hem kendinin hemde halkın ömrünü kısaltacaksın. Herşeyin bir sırası var. Bunların eğitimini aldın oğlum. Neden bu acele!"

İbrahim elini sinirle saçlarının arasından geçirdikten sonra soluklandı. Gözlerini birkaç saniye kapalı tuttuktan sonra açarak tuttuğu nefesi sertçe serbest bıraktı.

"Peki. Peki öyle olsun. Içerde dururken böyle konuşmak kolay. Dışarda neler yaptıklarını görmüyorsun tabi!"

Göğsünden sertçe itilmesiyle geriye sendeledi genç müezzin.

"Boş boş oturuyormuşum gibi konuşma. Bu halkı korumak adına nelerden vazgeçtiğimi en iyi sen biliyorsun. Sadece görevini yap. Ve halkı koru. Bunu da yapabildiğin en gizli ve güzel şekilde yap."

Mahçup olmuştu İbrahim. Arkadaşının neler yaşadığını en iyi kendisi biliyordu. Bu doğruydu. Yine sinirine hakim olamamış yine saçma sapan diline geleni konuşmuştu.

"Özür dilerim abi. Öyle demek istemedim. Ben... biliyorsun işte."

"Biliyorum İbrahim. Seni öfkelendiren, öfkeni harlayan şeyleri çok iyi biliyorum. Ancak sen şunu atlıyorsun; bizim amacımız milleti daracık hücrelere kapattırmak yada öldürmek değil. Unutma Müezzin! Biz insanların ölümüne sebep olmak için değil onları ve onların imanlarını diri tutmak ve bu kutsal beldeyi Müslümanlara tekrar kazandırmak için çabalıyoruz. Ve şuan bu ülkede yaşayan müslümanların sayısı savaşacak kadar fazla değil."

"Haklısın."

"Kızların durumu nasıl?"

"İyiler. Ama yerlerinde durdukları da pek söylenemez."

"Nasıl yani?"

"Nerede olay var oradan çıkıyorlar abi. Özellikle... doktor."

Acı bir tebessüm oluştu genç adamın yüzünde. Ve fısıldadı kendi kendine.

"O ne zaman durdu ki zaten?"

İbrahim anlamadığını belli ederek sordu.

"Ne dedin abi?"

"Önemli bir şey demedim. Gözün üstlerinde olsun."

Aldığı cevaplar tatmin etmiyordu artık genç müezzini.

"Abi... onların neden bu kadar üzerine düşüyorsun ki? Normal halktan insanlar işte."

Genç adam başını olumsuz mana da salladı.

"Hayır. Değiller İbrahim. Araştırmalarının sonucunda biliyorsun ki onlar buranın kendi halkından değil. Buraya öyle yada böyle yabancılar. Korunmaları gerekiyor. Bunun da yanı sıra önemli işler başarıyorlar. Ve bize kendileri farkında olmasalarda çok yararları dokunuyor. Ve bir gün yakalanırlarsa hem buranın asıl halkından olmadıkları için hemde yaptıkları İsraile aykırı davranışlardan dolayı kendilerine ajan gözüyle bakılacak ve ya öldürecekler yada yıllar süren hapislere mahkum kalacaklar."

BİR KUDÜS MASALI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin